Google, reklamı nasıl değiştirecek?

0
83

Google Türkiye Genel Müdürü Bülent Hiçsönmez’in Tekfen Tower’ın dokuzuncu katındaki ofisindeki masanın üzerinde duran iki cihaz, heyecanla bir şeyler anlatması için sahneye yerleştirilmiş iki küçük aksesuarı andırıyor. Hiçsönmez’in dizüstü bilgisayarı ile görüşmemizin hemen öncesinde eline geçen ve samimiyet kurma çalışmaları süren yeni Nexus telefonu Google’ın getirdiği önemli yeniliklere açılan iki kapı.
 
Kapıların arkasında değişimin ortaya çıktığı saha ise reklamcılık. Arama reklamcılığını giderek genişleyen cep telefonları alanına taşımak için atılan adımlar meyvelerini vermeye başlıyor. Ancak Google henüz mobildeki bu muhteşem büyüme fırsatını paraya çevirmede diğer faaliyet alanlarında olduğu kadar başarılı bir noktaya gelebilmiş değil. Bu, daha çok büyük gemi olmaktan kaynaklanan bir sonuç. 61,2 milyar dolar nakdi olan bir büyük şirket olarak Google’ın bu konuda eksikliğini duyacağı en son şey sabır.
 
Yine de Google’ın mobil tarafta Facebook’un yükselişine karşı dikkatli olması gerekiyor. 2013’te global mobil reklam pastasındaki payını gelir bazında yüzde 16’ya çıkaran Facebook, 2012’deki yüzde 9’luk payını neredeyse ikiye katlamış oldu. eMarketer verilerine göre, aynı dönemde Google’ın payı ise yüzde 49,8’den yüzde 41,5’e geriledi.
 
eMarketer’ın verilerine göre 120,05 milyar dolarlık global çevrimiçi reklam geliri pastasında yüzde 32’lik paya sahip olması, sadece yüzde 6’lık paya sahip olan Facebook karşısında kıyas kabul etmez bir büyüklük. 2014’ün ikinci çeyreğinde 15,96 milyar dolar ciro yapan Google’ın reklam iş ortaklarına yaptığı ödemelerin ardından elde ettiği net gelir ise 12,71 milyar dolar oldu. Bu, analist beklentilerinin altında kalsa da geçen senenin aynı dönemine göre yüzde 15 büyüme anlamına geliyor.
 
YouTube, televizyona rakip oldu
YouTube’un çevrimiçi video reklamları alanında yarattığı değişim ise artık televizyon reklamlarına rakip olduğunun telaffuz edilmeye başladığı bir düzeye ulaşmış durumda.

Bunun nedeni, YouTube üzerinden ulaşılan insan sayısının artık televizyon ile karşılaştırılabilecek düzeye ulaşmış olması. Bu sayısal gelişme, YouTube’un platform olarak sunabildiği analiz ve seçme olanakları ile birlikte kendisini daha güçlü hissetmesini ve korkmadan ortaya çıkmasını sağlıyor. Bu cesaret sadece televizyon ile karşılaştırma yapmaktan çekinmeme şeklinde değil, aynı zamanda yeni bir reklam ücretlendirme modelinin de uygulanmaya başlaması ile kendisini gösteriyor.
 
Türkiye’de geçerli iki reklam modeli bulunan YouTube, bunlardan ilki olan “YouTube Ana Sayfa Reklamları” ile daha geleneksel bir seçenek sunarken “YouTube Açık Artırma Reklam Modelleri (TruView)” reklam paradigmasını bütünüyle değiştiriyor. YouTube’da arama yapıldığında ve video izleme sayfalarına gidildiğinde görüntülenen banner ve video reklamları içeren TrueView seçeneğinde video reklamlar, izlenecek asıl videodan önce gösteriliyor. İzleyici belli bir süre sonra bu reklamı izledikten sonra isterse tamamını izlemeden asıl videoya geçebiliyor.
 
Buradaki ayrıntı dikkat çekici: Videoyu başlatınca önce bir reklam geliyor ve reklamın beşinci saniyesinde YouTube izleyiciye reklamı atlamak isteyip istemediğini soruyor. Burada devam eden biri, 30 saniyelik bir reklamı 15’inci saniyesinde terk edebiliyor. Ve bunu yaptığında reklamveren YouTube’a beş kuruş ödemiyor. Hiçsönmez, “İzleyicinin, 30 saniyelik bir reklamsa 30 saniyenin 30’unu; daha kısaysa tamamını ve daha uzunsa asgari 30 saniyesini izlemesi gerekiyor. Bu gerçekleşmezse reklamveren sıfır kuruş ödüyor” diyor.
 
Burada 30 saniyeye yapılan vurgunun özel bir nedeni var. Televizyon standardı olan bu süreden bu kadar yoğun bahsedilmesi, YouTube’u açıkça televizyona rakip olarak çıkarma anlamına geliyor. Bu yeni fiyatlama, YouTube’un üzerindeki bir gelir baskısından çok, reklamverenler üzerinde izleyicinin reklamı atlamamasını sağlayacak yaratıcılığı geliştirme baskısı oluşturuyor.

Televizyondan farklı olarak reklamı atlama seçeneğinin kullanıcıya verilmesinin neden olduğu yaratıcılık kendisini bir hikaye oluşturma ve bunu izleyiciye en iyi şekilde aktarma çabası olarak gösteriyor.
 
Bu çaba şimdiden çarpıcı sonuçlar ortaya çıkarmış durumda. Dove’un FBI tarafından anlatımlara dayanarak zanlı eşkallerini çizmek üzere eğitilmiş Gil Zamora’yı kullandığı üç dakikalık “Dove Real Beauty Sketches” videosu, yayınlandığı 14 Nisan 2013 tarihinden bu yana 64 milyon kişi tarafından izlendi. (14 Temmuz 2014 itibariyle sayı tam olarak 64 milyon 68 bin 517’ydi) Dahası, bu izleyicilerin yaklaşık 151 bini reklamı beğendiklerini ifade ederken beğenmeyenlerin sayısı 3 bin 800 civarında oldu. Bu hassaslıkta bir izleyici analizi zaten çarpıcı ama daha çarpıcı olan, Dove’un kurguladığı hikaye.
 
Senaryo, beş kadının bir perdenin arkasında kendi yüzleri ile ilgili sorulara verdikleri yanıtlara dayanarak FBI’ın adli tıp uzmanı Zamora’nın bir perdenin arkasında kadınların yüzlerini resmetmesi ile başlıyor. Daha sonra kadınların birbirlerini görmesi sağlanıyor ve ikinci aşamada kadınlar, diğer kadınların anlatımlarına dayanılarak resmediliyor. Sonuçta iki resim yanyana konulduğunda ve tek tek gösterildiğinde kadınlar, başkalarının anlatımıyla çizilen resimlerinin daha güzel olduğunu fark ediyor. Böylece Dove, dünya üzerindeki kadınların sadece yüzde 4’ünün kendisini güzel bulduğu şeklindeki sıradan bir veriyi inanılmaz bir biçimde bir marka sadakati aracına dönüştürüyor. Videonun altı dakika civarındaki uzun versiyonunun izleyici sayısı 4,5 milyon civarında kalırken, bunlarla birlikte yüklediği video sayısı 124’ü bulan Dove ABD, Selfie videosu ile 5,3 milyonu ve cilt sorunlarına karşı kullanılan bantlarının yer aldığı video ile de yaklaşık 21 milyonu yakaladı. Dove bu şekilde, yaratıcılığını kullanarak tüketicileri ve tüketici adayları ile markası arasında çok güçlü bir bağı inşa ediyor.
 
Trueview modelinden çok memnun
Rakam vermemesine karşın Hiçsönmez, “Biz Trueview modelinden çok memnunuz. Türkiye’de adaptasyon gayet iyi. Reklamveren de çok memnun çünkü parayı seyrettirdiği kişi sayısına göre veriyor. Bunun yanında sistem, senin reklamını şu kadar sürede bıraktılar, şu kadar seyrettiler gibi geri dönüşleri de veriyor. Bunlar daha sonraki reklamlarda kullanılacak modeller için veri oluşturuyor” diyor.
 
Dove’un başarısı ile Türkiye’deki durum birbirinden çok ayrı iki noktada yer almıyor. Hiçsönmez, “Türkiye dünyaya paralel gidiyor” diyor ve haziran ayında Fransa’da düzenlenen Cannes Lions Festivali öncesinde hazırlanan Ads Leaderboard listesinde Türk Hava Yolları’nın liste başı olduğunu ve Cornetto Türkiye’nin de listenin alt ucunda yer aldığını söylüyor. Böylece, Türkiye’den iki şirket dünyanın en iyi 10’u içine girmiş oluyor.
 
YouTube’un ay ile yıl bazında ve belirli özel dönemlerde yaptığı Ads Leaderboard, sadece izleme sayısı olarak değil, belirli bir algoritma dahilinde farklı etkenleri ölçerek sıralamayı belirliyor. THY’nin Messi ve Kobe’yi selfie’lerde kapıştırdığı reklam kampanyasının liste başı olmasının etkileyici olduğunu söyleyen Hiçsönmez, “Cornetto Türkiye’nin reklamı, reklamla eğlencenin iç içe geçmesinin en iyi örneklerinden biri. Bu bir şarkı aynı anda; reklam ve şarkı ve diğerleri” diyor.
 
YouTube’un 1 Mart 2013 ile 30 Nisan 2014 arası için yaptığı değerlendirmede THY’ye ilk sırayı vermesinin açıklaması, “Daha önce NBA yıldızı Kobe Bryant ile futbol starı Lionel Messi’yi uçak güvertesinde kapıştıran Türk Hava Yolları, bu reklam kampanyasından elde ettiği güce dayanarak iki yıldızı yeni bir konseptle karşı karşıya getirdi. Yıldız etkisini izleyenlerle bağ kurmayı kolaylaştıran kültürel simgelerle bir araya getirme, YouTube izleyicisi arasında açık bir şekilde karşılığını buldu” şeklinde. Cornetto Türkiye’nin 10’uncu sırada yer alması ise, “Cornetto’nun bu üçbuçuk dakikalık romantik videosu ürünü çok kısıtlı gösterirken hikayeye odaklanıyor. 30 milyona yaklaşan izleme sayısı, bu taktiğin işe yaradığını açıkça gösteriyor” diye açıklanıyor.
 
Şaşırtıcı olan, acemi bulunan İlk Öpücük videosunun üçüncü sırada yer alması. YouTube, 80 milyonun üzerinde izlenen videoya verdiği notu, “Giyim tasarımcısı Wren’in bu çarpıcı videosu, yüklendikten sonraki ilk 48 saatte 24 milyon izlemeye ulaşarak bir fırtına yarattı. Rahatsız edici derecede acemice olan video çok sayıda yorumu tetiklerken üzerine çok sayıda parodi yapılmasına da neden oldu” diye anlatıyor.
 
YouTube’un reklam anlayışı böyle. Bu yeni anlayış, reklam tarafında çok önemli bir değişim yaratıyor: Medyada harcanan zaman ile reklamda harcanan süre birbirine yaklaşıyor. Now Generation’ın tipik özelliği olan, bir şeyi anında yapma gerekliliği bu yeni medyadaki reklam ile bütünleşiyor. Empati, reklamın çok önemli bir bileşenine dönüşüyor. Bunun üzerine bir ilişki kurma ya da angajman yaratmayı eklemek gerekiyor. Üstelik bunların tümünü bir arada yapmak gerekiyor.
 
YouTube daha önce de bunların başarıldığı bir medya durumundaydı. Yaşanmakta olan değişimin bugünlerde gündeme gelmesinin nedeni, televizyonun sağladığı muhteşem izleyiciye erişim düzeyine yaklaşılmış olunması. Hiçsönmez, “Televizyon gerçek anlamda erişim veriyor. Çok kuvvetli bir erişim bu; iki kere iki dört. Ama YouTube’un platform özelliklerini vermesi mümkün değil ve YouTube da artık erişim vermeye başlıyor. Hatta Amerika’da 18 ile 34 yaş arasındaki -Türkiye datası olmadığı için oradan veriyorum- kişilere kablo şebekesi YouTube’dan daha az erişiyor. Ve şunu biliyoruz ABD’deki oranları Türkiye bir sene iki sene içinde yakalıyor” diyor.
 
Dijital medya şirketi Nokta da bu değişimi yakından görebiliyor. İzlesene.com, Sinemalar.com, Alkislarlayasiyorum.com, Doviz.com, Blogcu.com başta olmak üzere oluşturduğu farklı medya kanalları ile ayda 17 milyon tekil kullanıcıya ya da internet kullanıcılarının yüzde 54’üne ulaşan Nokta, video kanalının Türkiye’de de genel kitleye erişmek için uygun bir kanala dönüştüğünü tespit etmiş durumda.
 
Nokta Satış Direktörü İlke Çarkcı, “2013 yılında, IAB raporuna göre, online video reklam yatırımları yüzde 54’lük artış ile en hızlı büyüyen segmentlerden biri oldu. 2014 yılında da ilginin sürüyor olduğunu söyleyebiliriz. Türkiye’deki internet nüfusunuzun yüzde 95’i video izliyor. Bu da videoyu sadece belli bir kitleye ulaşmak için değil, genel erişim hedefli kampanyalar için de vazgeçilmez bir kanal haline getiriyor” diyor.
 
Bu kanalda içeriğin kullanılmasında uygulanan farklı yöntemler, sadece nicelik olarak değil nitelik olarak da önemli bir değişim yaratıyor. Bunun kendi işlerindeki dinamiği değiştirdiğini kaydeden Çarkcı, “Video reklam formatları kullanıcının o anda tüketmekte olduğu içeriğin içerisine entegre olduğu için diğer modellere oranla kullanıcı etkileşiminde artı değer sağlıyor. Ayrıca video formatının doğası gereği, ses, görüntü ve animasyon bütünlüğü daha zengin bir mesaj iletişimi fırsatı veriyor. Her geçen gün video reklam formatlarında daha interaktif modellerle karşılaşıyoruz. Kullanıcıyı video içeriğinin bir parçası haline getiren uygulamalar ve özellikle kullanıcı kararı ile yön değiştiren video reklam içerikleri etkileşim ve doğal izlenme rakamlarını maksimize ediyor” şeklinde konuşuyor.
 
Kapsama alanı çok yüksek
Google’ın çevrimiçi video işine bu kadar odaklanmasının sebebi, empati, merak ve angajmanın üzerine eklenen bu erişim ya da kapsama alanı. ABD’de televizyon seyredenlerin yüzde 80’inin ellerinde cep telefonu ile bunu yapması, televizyonu aşan bir kullanıcı kitlesine ulaşmayı da mümkün kılıyor.
 
Erişimin değişmesinde içeriğin ciddi biçimde değişmesinin de oynadığı önemli bir rol var. Artık sadece catch-up yani kaçırılan bir programı sonradan izlemek için internete başvurulmuyor. Hiçsönmez, “İçerik artık buraya gelmeye başladı. Felix Baumgartner şu anda YouTube’daki bütün ‘event’lerin kralıdır. Bu etkinlik gerçekleşirken internet trafiğinin yüzde kaçını harcamış biliyor musunuz: Yüzde 8’ini. İçerik artık buraya geliyor ve burada tüketiliyor. Bununla beraber reklamın da buraya kayması çok çarpıcı oluyor” diyor.
 
Söz konusu olan sadece içeriğin çevrimiçine taşınması değil; reklamverenler bir platform ya da konunun sahibi oluyor. Televizyon standardı olan 30 saniyede markayı ve çarpıcı fiyatı gösterip al ve git mesajını vermek yerine çevrimiçi video platformu ya da YouTube örneği, bir hikayeyle beraber bir alanı ve/veya bir konuyu sahiplenmeyi, bir konuyla markayı bağdaştırmayı, marka algısını oluşturmayı, markanın farkındalığını ya da tekrar akla gelmesi etkisini artırma işinde çok etkili bir araç olarak ortaya çıkıyor.
 
Dove’un yaptıkları kadar Cannes Lions Festivali örnekleri de, Google için neden birinci önceliğin çevrimiçi video olduğunu ve bunun merkezinde YouTube’un bulunduğunu açıklıyor. Bu sadece Google açısından böyle değil. Klan Genel Müdürü Emin Örge, “Youtube artık dünyanın en büyük video platforum olmanın ötesine geçti, dünyanın üçüncü büyük arama motoru oldu. Buna ek olarak, ‘halk gazeteciliğinin’ video paylaşma noktası oldu. Diğer sosyal mecralarda ne yazılırsa yazılsın, ağırlıklı link hep YouTube oldu. Üstelik, yurtdışında varolan on-demand kanalları ile yayıncılığın alanını genişletti/yapısını değiştirdi” diyor.
 
Havas Worldwide üyesi Klan’ın Genel Müdürü Örge, çevrimiçi videoların reklamcılığı birden fazla yönden değiştirdiğini düşündüğünü de ekliyor. Örge’ye göre, değişimi beş ana noktada toplamak mümkün. Bunların başında, çevrimiçi iletişimde, banner ve interaktif bannerların ötesine geçilebilmesi ve sadece reklam filmi oynatımı ile kısıtlı kalmamayı sağlaması geliyor. Diğer dört madde, bambaşka bir dünyanın ortaya çıktığını anlamayı kolaylaştırıyor. Örge, çevrimiçi videoların diğer etkilerini, “Viral fikirlerin dağılımı konusunda önemli bir mecra haline geldi. Özellikle interaktif videolar, ‘eğlence’ unsurunu çoğalttı. İletişimcilerin gizli cevherleri, fikirleri, kişileri keşfetmesine imkan verdi. İnteraktivite, eğlendirirken eğitmeye olanak tanıdı” şeklinde sıralıyor.
 
YouTube’un bugünkü durumunu tanımlayan basit ifade “burada ciddi anlamda içerik bulunuyor” şeklinde. Ancak işin özüne inince asıl bulunanın büyük bir değişim olduğu görülüyor. Hiçsönmez, “İçerik anlamında da çok ciddi bir değişim var. Bizim klasik anlamda anladığımız içerik, -olmaması lazım diye söyleyeceğim- mevcut diziler, müzikler vb. Onlar zaten burada var ve bunlarla ilgili iş ortaklıklarını artırıyoruz. Ama biz başka bir alana da odaklandık. O da dünyada tonlarca ‘yaratıcı’ var; onların mecrasının da burası olmasını istiyoruz. Bununla ilgili ciddi programlar yapıyoruz” diyor. Burada amaç, reklama eşlik edecek yaratıcı içeriği, açık kaynaklı hale getirerek sınır tanımayacak kadar geniş bir alana yaymak. Bu gerçekleştiğinde YouTube’un trafiğinden faydalanarak reklam alacak bu yaratıcı kişilikler, YouTube dünyasını daha fazla trafik alır hale getirecek.
 
Bu yumurta tavuk ilişkisi şu anda çarpıcı bir biçimde cep telefonu tarafında görülüyor. Kullanıcı dinamiğindeki değişimin mobil tarafta yaptığı değişimi çok yakından takip eden Google, burada hem aramaya hem de aramayla bağlantılı reklamlara dikkat çekici yatırım yapıyor.
 
Önüne gelen inovasyonu değerlendirmeye çok açık olan tüketici kitlesi, internete bağlı olmak ve giyilebilir bilgisayarların yeniden şekillendirdiği bir dünya yaratıyor. Bunların ikisinde de büyük değişim bekleyen Hiçsönmez, “Belki çoğu yerde herkes internete bağlandı diye düşünülüyor ama bu iş bitmedi daha. Herkesin aklında evime internet bağlattım; o zaman tamam düşüncesi var ama bağlı olmak eve internet bağlatmak demek değil” diyor. İnternete bağlı olmak kaç tane cihazdan, nereden ve nasıl bağlanıldığını içeren kapsamlı bir sorular yumağını yanıtlayabilmeyi gerektiriyor. Bu değişimi tetikleyen giyilebilir bilgisayarlar işi, nesnelerin interneti ile birlikte düşünüldüğünde bambaşka bir dünyanın kapısını açıyor.
 
Bunun hayatımızı etkileme biçimi, hem cihaz hem de ekran sayılarının artması. Hiçsönmez, “Hayatımıza giren cihaz ve ekran sayısı artıyor, telefonla ikiye ve tabletle üçe ulaşan ekran sayısının ardından altı ekranlı dünyaya geçmiş durumdayız. Bu noktalarda hayatımıza girecek cihaz sayısı katlanarak büyüyecek. Yeni buzdolabımızı dokunmatik ekranlı ve Android’li alacağız. Bunu tercih edeceğiz. Bu tercihler ana akım haline geliyor” diyor.
 
Fiyatların düşmesi ile cihazlara erişimin kolaylaşması kadar 1 milyar aktivasyon ve akıllı cep telefonları içinde yüzde 62 paya ulaşan Android’in gücü de Google için bu yeni dünyanın merkezini oluşturuyor. Hiçsönmez, “Sonuçta da, tüketicinin lokasyonunu bilen, sesini duyan, gördüğünü gören cihazların sağladığı potansiyel, bu yeni dünyayı belirleyecek. Daha kurumlar ve reklam dünyası tamamıyla algılamış değil. Çığ gibi büyüyecek yer burası” diyor.
Dizüstü bilgisayarlar tek bir bağlamda ilişki sağlarken cep telefonlarının açtığı yeni pencere sadece yeni bir bağlam eklemekle kalmıyor; bambaşka bir deneyimi ortaya koyuyor.
 
Akşam dizüstü bilgisayardan “lahmacun” yazarak yapılan bir aramanın bağlamını ayırt eden sistem, paket servis arandığını anlayarak sonuçları buna göre sıralıyor. Cep telefonundan aynı arama yapılmaya kalkıldığında ise, öncelikle tuş takımı yerine ses devreye giriyor. Hiçsönmez, “Cep telefonundan yaptığım aramada büyük ihtimalle lokasyon arıyorum. Bana buradaki iyi bir lahmacuncuyu gösterecek, ratingleri verecek, arkadaşlarım gitmiş mi söyleyecek, arkadaşımın bir tane +1’ini, yorumunu, beğenisini göreceğim” diyor.
 
Bu basit bağlam ayrımı, bundan birbuçuk iki sene önce hayaldi. Öğlen saatinde “suşi” aratan bir yabancı işadamının arama sonucu olarak suşi tarifi ile karşılaşması, o zamanı tanımlıyordu ve artık geride kalmış durumda.
 
Hiçsönmez’in kurulumu İngilizce yapılan Nexus’u, avokadoda kaç kalori olduğu sorusuna “100 gramında 160 kalori” yanıtını İngilizce olarak veriyor. ABD Başkanı’nın Barack Obama olduğunu bilen Nexus, bunun ardından gelen soruyu “Eşinin adı ne” şeklinde sorunca Michelle Obama adının yanı sıra 1992’de evlendikleri bilgisini de veriyor. Üstelik bunu yaparken sonraki soruda Barack Obama’nın adının geçmesine gerek yok. Karşılıklı bir sohbet tadında devam eden bir diyalog söz konusu. Sadece her sorunun öncesinde “OK Google” demek gerekiyor. Google Glass’ın “OK Glass” demeye alıştırma hızı düşünüldüğünde bu çok zor bir adaptasyon olmaktan çıkıyor.
 
Hiçsönmez’in akıllı telefonu, hava durumunu, otomobilinin park yerinin Tekfen Tower olduğunu ve yakındaki keşfedilecek yerler arasında Kanyon’un bulunduğunu da söylüyor. Hiçsönmez, bu yeni bağlamın iki önemli özelliğini “sesle aktive edilmesi ve kullanıcısı cihaza giriş yaptığı için sahibini tanıması” olarak ifade ediyor.
 
Hiçsönmez geçen sene ekip olarak gittikleri Las Vegas dönüşünde uçağın rötar yaptığını telefonunun kendisine bildirdiğini söylüyor. Bunun için cihazın Hiçsönmez’in e-postasında duran elektronik bileti tanıması yetmiş. “Normal bir Türk olarak sabah kalkınca bu uçak tehirli mi değil mi diye bakmam. O sabah dört saat öncesinden pat diye uçağın tehirli mesajı geldi. Ben hiçbir şey yapmadan, hiçbir sorgu tetiklemeden…” diyen Hiçsönmez, “Bu lokasyon ve cihazın senin yanında olmasının getirdiği bir inovasyon. Buradaki her veri, reklamcılığı ve bunun yanındaki bütün ürünleri değiştirecek. Uygulamalar her şeyi değiştiriyor. Bir kurumun varlığı veya var olamaması, bunun hızını yakalayabilmesi ile doğru orantılı bu ortamda. İki kere iki dört” diye ekliyor.
 
Group M Dijital Performans Bölüm Başkanı Yelda Erciro’nun anlattıkları, uzun süreli gelişme çizgisinin ardından gelinen noktada mobilin vazgeçilmez hale geldiğine işaret ediyor. Erciro, “Son dört yıldır mobilin hızlı büyümesini medya alanında çok yakından gözlemliyoruz. Kampanya metriklerindeki hızlı değişimler ve ileriye yönelik yaptığımız tahminler bizi yanıltmadı. Mobil cihazlar üzerinden data kullanımının artışı, yapılan aramalarda reklam tıklama oranlarımızın değişmesi, video seyretme oranlarının artışını masaüstü bilgisayar kullanımlarıyla karşılaştırdığımızda tüketicinin ihtiyacının değişimini yakından görmemiz mümkün oluyor. Bu hızlı değişim ile grup firmalarımızla, reklamverenlerimize mobilize olmaları konusunda stratejik yaklaşımlar sunuyoruz. Özellikle TV’ye karşı mobil kullanımlara yönelik stratejiler önümüzdeki dönemde çok daha fazla deneyimliyor olacağız” diyor.
 
Neredeyse bu gelişmeye paralel olarak Google’ın mobildeki beklentisi de, buradaki olanakları kullanarak fiil tetiklemekle ilgili gelişmelerin yaşanması. Bunun canlı örneğini yaratmak üzere “OK Google” diyor Bülent Hiçsönmez, “Play Berry White”. Cep telefonu, bunu yapabilmesi için Spotify’a giriş yapması gerektiği mesajını veriyor. Yeni telefonuna indirdiği uygulamaya giriş yapmış olsa, bütün Bery White olanakları karşısına gelecek. Hiçsönmez, Play Music uygulamasına da rağbet edebileceğini gizlemiyor. Chromecast ile cep telefonu ekranını olduğu gibi bilgisayara taşıyarak bambaşka bir dünya yaratmak da mümkün.
 
Bunlar ilgi çekici bir biçimde yeni dönemin dinamiklerini belirleyecek. Hiçyılmaz, yeni dönemde her şeyin merkezinde üç önemli yasanın bulunacağını kaydediyor: Birincisi, medyada harcanan zamanla reklamda harcanan zaman arasında beş altı yıl önce çok büyük olan farkın giderek azalmakta olması. YouTube’da geçirilen zaman arttıkça şirketler bu medyaya reklam vermeye yöneliyor ve zamanın harcandığı yerle reklama harcanan paranın gittiği yer arasındaki fark gittikçe kapanıyor. İkincisi, içerik ile reklam arasındaki fark kapanırken reklamlar daha yaratıcı oluyor. Ve üçüncü olarak da, reklam bir “sırf reklam” olmaktan çıkıyor.
 
Hiçsönmez, “Reklamla bilginin ve eğlencenin çizgisi artık yakınlaşmaya başladı. Bu, reklam mı değil mi anlamanın mümkün olmadığı bir döneme gidiyoruz” diyor. Hem kullanıcısı hem yaratıcısı olduğu bu dünyayı iyi tanıdığına şüphe yok.