Geleceğin TSKB’sinin peşinde

0
46

Geçtiğimiz nisan ayında Türkiye Sınai Kalkınma Bankası’nın (TSKB) genel müdürlük görevini devralan Suat İnce, geleceğin TSKB’sini tüm çalışanlarıyla şekillendirmek için kapsamlı bir çalışma başlatmış durumda. Hedef, bugünün başarısını 5-10-20 yıl sonraya da taşımak. “Sektörde hangi açıdan bakarsanız TSKB olumlu ayrışan bir banka” diyen İnce, bankanın takipteki alacaklarının binde 3 olduğunu, sektörde ise bu oranın yüzde 3,4 olduğunu belirtiyor. Bu başarılı performansın arkasında ise bankanın seçici davranmasının yanı sıra kredileri analiz eden iyi bir ekibinin olması yatıyor.
Sürdürülebilirlik temalı krediler konusunda ilk akla gelen banka olan TSKB, mayıs ayında Türkiye’nin ve bölgenin ilk yeşil tahvil ihracıyla bu alandaki öncülüğünü de gösterdi.
Bankayı 5-10-20 yıl sonrasına hazırlayacak “Geleceğe Bakış” programını özellikle finansal performans olarak tarihlerinin en iyi dönemindeyken başlattıklarını ifade eden İnce, “Bu başarı bize büyük bir sorumluluk yüklüyor. Eğitim düzeyi ve uzmanlık anlamında Türkiye’nin en nitelikli insan kaynağına sahip kurumlarından biriyiz. Bu kadar iyi insan kalitesiyle yaptığımız mevcut işleri daha ileri götürmek, ürettiğimiz çözümlerle ülkede akıl danışılan, ses getiren bir banka olmak durumundayız. Bu yolda ilerliyoruz” diyor.
Programın başlangıç aşamasında tüm çalışanlardan bankadan beklentilerini ve önerilerini e-mail ile isteyen Suat İnce, bu süreçte tüm çalışanların katkısının ve ortak aklın ön planda olacağını söylüyor. Banka bu konuda uluslararası bir danışmanlık firmasından da destek alıyor. TSKB Genel Müdürü Suat İnce sorularımızı yanıtladı.
 
TSKB’nin ilk altı aylık performansı nasıldı?
2016 yılında pek çok beklenmedik durum yaşadık. Buna rağmen hedeflerimiz doğrultusunda ilerliyoruz. Türk özel sektörünü uluslar üstü finans kuruluşlarından sağladığımız farklı temalı kaynaklarla desteklemeyi sürdürüyoruz. İlk altı ayda aktiflerimizi yüzde 5,1’lik artışla 21,8 milyar TL’ye çıkardık. Sağlıklı bir şekilde büyüdüğümüz, aktif kalitemizi güçlü tuttuğumuz bir yıl oldu. Yüzde 0,3 ile sektör ortalamasının oldukça altında olan takipteki krediler oranımız da aynı seviyelerde kaldı. 2016 yılsonunda, hedeflerimizle uyumlu sonuçlar elde edeceğimizi öngörüyoruz. Kredi büyümesi olarak yılı sektörün biraz üzerinde bir performansla tamamlayacağız.
 
Bankanın önümüzdeki dönemde odağında neler olacak?
Önümüzdeki dönemde enerji ve hammadde tüketimi yüksek sektörlerin verimlilik projelerine finansman sağlamaya devam edeceğiz. Yenilenebilir enerji projelerinde, gelecek yıl özellikle güneş enerjisi projeleri öne çıkacak. Mevcut kaynak temalarımıza ilave olarak iş güvenliği ve kadın istihdamı gibi yeni sürdürülebilir temalar üzerine de çalışıyoruz. Ayrıca, uzun vadeli yatırım ortamının oluşamaması nedeniyle bir süredir ötelenen altyapı yatırımlarının gündeme gelmesi söz konusu. Ülkemizin nitelikli kalkınmasına yönelik tüm yatırımlar ilgi alanımızda olacak.
 
Banka olarak bu yıl kaynak çeşitlendirmesine gittiğiniz görülüyor. Mayısta Türkiye’nin ilk yeşil tahvilinin ihracını gerçekleştirdiniz. Ne kadarlık bir talep geldi?
Yedi bankanın koordinatörlüğünde 300 milyon dolarlık, beş yıl vadeli yeşil/sürdürülebilir tahvil ihracımız uluslararası piyasalarda 317 kurumsal yatırımcıdan yaklaşık 4 milyar dolar tutarında talep gördü. Böylece planlanan tutarın 13 katından fazla talep alarak büyük başarı kazandık. Tahvil ihracımıza olan talebin yüzde 44’ü İngiltere’den, yüzde 39’u Kıta Avrupası’ndan, yüzde 9’u ABD off-shore fonlarından, yüzde 8’i ise Asya ve Ortadoğu’dan geldi.
 
Bu tahvil ne kazandırıyor? Yatırımcı neden tercih etmeli?
Yeşil tahvilin diğer yatırım araçlarından farkı tam anlamıyla geleceğe yatırım yapıyor olması. Yatırımcı, yeşil tahvil aracılığıyla güvenilir ve istikrarlı bir yatırım yapmış oluyor. Çünkü yeşil tahvil, yapısal dönüşüm sağlayan ancak, getirisi uzun vadeye yayılan enerji, kaynak verimliliği, altyapı ve sağlık gibi yatırımlara uzun vadeli kaynak sağlıyor. Yeşil tahvillerin diğer tahvillere kıyasla şu an bir fiyat avantajı olmasa da bu alandaki standartlar tüm dünyada geliştikçe, bu enstrümanın ihraççı kurumlar için avantajlı bir hale geleceğini düşünüyoruz. Ayrıca, standart tahvil ihraçlarındaki yatırımcıların yanı sıra sadece yeşil tahvil için fon oluşturan bir yatırımcı kitlesinin de oluştuğunu görüyoruz.
 
Bu ihraçla bir de ödül aldınız… Ödül almanıza neden olan özellikleri neydi?
Global Capital tarafından verilen Avrupa, Ortadoğu ve Afrika Bölgesi’nde “Yılın Yeşil/Sürdürülebilir Tahvil İhracı” ödülünü aldık. Aynı yarışmada “En Yenilikçi Yeşil Tahvil İhracı” kategorisinde Apple ve Starbucks ile birlikte finale kaldığımızı da ayrıca belirtmek istiyorum. Yeşil tahvilimiz sadece Türkiye’de değil, Orta ve Doğu Avrupa/Ortadoğu ve Afrika’da ihraç edilmiş, bu türdeki ilk tahvil olma özelliği taşıyor. Bu ihraç ile Türkiye’deki sektör oyuncularını yeni bir borçlanma enstrümanıyla tanıştırdık. Bu bağlamda farklı bir yatırımcı kitlesiyle işbirliğinde öncü olduk. Yeşil tahvil ihracımızdan sağlanan fonla yenilenebilir enerji, enerji ve kaynak verimliliği yatırımları ile sağlık ve eğitim gibi sosyal altyapı projelerine, elektrik dağıtım hatlarına, sürdürülebilir altyapı ve temiz ulaşım yatırımlarına finansman sağlayacağız.
 
Dünyada bu tür yatırım araçlarının yaygınlığı konusunda bilgi verir misiniz?
Yeşil tahvil piyasası dünyada henüz gelişiminin başında. Türkiye’de ise yeni yeni telaffuz edebiliyoruz. Yeşil tahvil, en genel tanımıyla, “yeşil” projelerin finansmanında kullanılan tahvillere verilen isim. Temiz enerji, yenilenebilir enerji ve enerji verimliliğinin yanı sıra su yönetimi ve sürdürülebilir taşımacılık alanlarında hayata geçirilen altyapı projelerini de bu projeler arasında saymak mümkün. Dünyada yeşil tahvil ihracında öne çıkan ülkeler Çin, ABD, İngiltere ve Fransa. Bu dört ülke, gerçekleştirilen toplam ihracın yaklaşık olarak yüzde 75’ini gerçekleştirmiş durumda.
 
Bu yıl dünyada ne kadarlık bir yeşil tahvil ihracı gerçekleşti? Türkiye önümüzdeki dönemde bu alanda nasıl bir pay elde eder?
2016 yılının başından beri ihraç edilen yeşil tahvil tutarı yaklaşık 59,9 milyar dolar. Yılsonuna kadar bu rakamın 100 milyar doları aşması bekleniyor. Son yıllarda Türkiye’de yapılan tahvil ihraçlarına bakıldığında son derece kayda değer bir talep aldığımızı söyleyebiliriz. Bankamızın açtığı bu yolda diğer bankaların ve şirketlerin de zamanla yeni ihraçlar gerçekleştireceğini umuyoruz.
 
TSKB bu yıl içinde yenilenebilir enerji ve çevre alanlarındaki yatırım projelerine ne kadarlık bir kaynak aktardı?
Yılbaşından bugüne yaptığımız yeni kullandırımlar çerçevesinde, yenilenebilir enerji ve verimlilik projeleri portfoyümüzdeki ağırlığını sürdürüyor. Mevcut Yenilenebilir Enerji Kaynakları Kanunu’na göre yenilenebilir enerji projelerinin devletin fiyat garantisinden faydalanabilmesi için en geç 2020 yılına kadar inşaat sürecini tamamlayarak işletmeye geçmesi gerekiyor. Dolayısıyla, yenilenebilir enerji projelerine yatırımlar bu dönemde de hız kesmeden devam etti. Böylelikle, haziran sonu itibarıyla finansman sağladığımız yenilenebilir enerji santrallerinin kurulu gücü 4 bin 222 MW’a ulaşırken, taahhüt ettiğimiz finansman tutarı 3 milyar doları aştı. Enerji ve kaynak verimliliği projelerine ise 2009’dan bugüne 600 milyon doların üzerinde finansman desteği verdik.
 
TSKB, Türkiye’nin ilk karbon-nötr bankası. Bu konudaki çalışmalarınız hakkında bilgi verir misiniz?
Düşük karbonlu ekonomiye geçişe destek vermek TSKB’de en önemli önceliklerimizden biri.
TSKB’nin kredi portföyünün yüzden 50’den fazlası temalı sürdürülebilir yatırım projelerinden oluşuyor. 2,5 milyar dolarlık bir tutara denk gelen bu finansmanlarla Türkiye’nin karbon ayak izinin yıllık 9,8 milyon ton azalmasını sağlıyoruz. Diğer yandan banka olarak yıllık karbon ayak izimizi tespit ediyor, azaltıcı aksiyonlar alıyoruz. Kalan karbon miktarını ise yenilenebilir enerji üretimi yapan firmalardan satın aldığımız GOLD standart karbon kredileriyle sıfırlıyoruz. Bankacılık faaliyetlerimizden kaynaklanan yılık karbon emisyonu 980 ton civarında. Kredi verdiğimiz sürdürülebilir yatırımlar sayesinde azalttığımız karbona kıyasla çok küçük bir miktar olsa da karbon-nötr bankacılık uygulamamızı çalışanlarımıza ve sektöre farkındalık sağlamak açısından anlamlı buluyoruz. Ayrıca tüm hizmet binalarımızda yüzde 100 temiz enerji kullanıyoruz.
 
2016 yılında TSKB’nin yer aldığı büyük yatırım projelerinden bahsedebilir misiniz?
Geçen yıl enerji sektörünün en yüksek kapasiteli jeotermal santrallerinden biri olan Gürmat JES projesine destek sağlamıştık. JES yatırımlarına desteğimiz bu yıl da devam etti. Yaklaşık 57 milyon dolar tutarındaki finansmanla Turcas Grubu’nun 16 MW kurulu güce sahip olacak JES projesi ile Türkerler Grubu’nun devam eden JES yatırımlarına finansman sağladık. Yine bu yıl Doğuş Grubu ve Bilgili Grubu ortaklığındaki Galataport projesine 110 milyon euro tutarında bir finansmanla katkı verdik. Biliyorsunuz TSKB olarak, Galataport’a komşuyuz. Toplam 1 milyar 20 milyon euro değerindeki kredinin, hem İstanbul’a hem de ülkemiz ekonomisine önemli katkı sağlayacağını düşünüyoruz. Liman yatırımları 2016 yılında başka bir proje ile de gündemimizdeydi. IC Grubu’nun yatırımına başladığı Karasu Limanı projesi kapsamında 51 milyon dolar kredi sağladık. 2010 yılından beri Elektrik Dağıtım Bölgeleri özelleştirme yatırımlara destek veriyoruz. Doğalgaz dağıtım faaliyetleri de ilgi alanımızda. Sektörün önemli oyuncularından Aksa Doğalgaz Dağıtım Grubu’nun yatırımları kapsamında oluşturulan konsorsiyumda bankamız 50 milyon dolar tutarında krediyle yer aldı.
Yıl içinde kimya, çimento, gıda, otomotiv, demir çelik gibi çok farklı sektörlerde hayata geçirilen yatırımlara sürdürülebilirlik temalı kredilerimizle finansman sağladık.
 
Bankacılık sektörü ve ekonomik gelişmelere gelirsek, 2015 ve 2016 yılları gerek içerideki sorunlar, gerekse yurtdışındaki ekonomik gelişmeler nedeniyle zorlukların fazla olduğu yıllar oldu. 2017 yılına daha olumlu bakıyor musunuz?
Belirsizliklere rağmen, 2017 için daha iyimser beklentiler içindeyiz. Petrol fiyatlarındaki artışın gelecek yıl petrol üretimi yapan ülkelerden gelecek portföy akımlarını ve doğrudan yatırımları destekleyeceğini öngörüyoruz. Ayrıca hükümetimizin aldığı iç tüketimi destekleyici tedbirlerin ise iç talebe pozitif katkı yapacağını tahmin ediyoruz. Sonuç olarak, 2017 yılının büyüme açısından 2016’ya göre daha iyi bir yıl olmasını bekliyoruz. Rusya ile normalleşen ilişkilerin turizm gelirlerine olumlu yansıması sayesinde petrol fiyatlarının cari açığa olan negatif etkisi sınırlı kalacaktır. Enflasyon tarafında ise gıda fiyatlarının istikrarına yönelik yapılan çalışmalar neticesinde 2016 yılına benzer bir yıl olmasını bekliyoruz.
TSKB’ye gelirsek, kredi portföyümüzde hali hazırda yoğunluk verdiğimiz sektörlere ilave olarak, 2017 yılında Orta Vadeli Program çerçevesinde Türkiye’nin kalkınmasını, rekabet gücünü, istihdamını destekleyecek ve üretimde verimlilik artışı sağlayacak yatırımlara finansman sağlayacağız.
 
Son dönemde sektörde takipteki alacaklarda artış olduğu ifade ediliyor. Bunda son dönemde FETÖ soruşturması kapsamındaki şirketlerin etkisi var mı?
Kısmen etkisi var tabii ama bunun sınırlı olacağını düşünüyorum. Çünkü, Türkiye’de kayıtlara göre 4 milyona yakın firma var. Soruşturma kapsamındaki büyük şirketlerin faaliyetleri durmadı, TMSF’ye devroldu. Yapılan açıklamalarda da bu şirketlerin faaliyetlerinin sorunsuz devam edeceği ve en uygun zamanda satılacağı belirtiliyor. Bu gibi önlemlerin alınmasıyla etkiler sınırlı kalacaktır.
 
Bankacılık sektörü için risk yaratabilecek durumlar var mı?
2016 yılı bu şekilde tamamlanır. Kârlılıklar belli artışlarla devam eder. Sektör için kaygıya sebep olacak bir durum olmadığını düşünüyorum.
 
Moody’s’in ardından Fitch’in kararı bekleniyor. Fitch’ten de bir not düşüşü bekliyor musunuz?
Not düşüşünün fonlama maliyetlerini artırması ve bunun fiyatlara yansıması reel sektör için risk gibi düşünülebilir. Ama etkiler sınırlı kalıyor. Not değerlendirmesine bir kredi müşterisi gibi baktığımda, Türkiye nasıl bir borçlu? Türkiye Cumhuriyeti borcunu hep ödemiş. Hiçbir zaman yapılandırma istememiş, borcunu sildirmemiş. Tarihsel perspektiften baktığınızda, Osmanlı’nın borçlarını da genç Cumhuriyet ödemiş. Şu anda yatırım yapılabilir nota sahip birçok ülkenin geçmişine baktığımızda, defalarca borç sildirmişler. Finansallara bakarsak da, ülkenin toplam borcunun GSYİH’ye oranının yüzde 33 seviyesinde olduğunu görüyoruz. Bütçe açığının GSYİH’ye oranı yüzde 1-1,5, Maastricht kriteri ise yüzde 3,5 seviyesinde. AB’de bunu sağlayan ülke şu anda yok. Cari açığımız düşüyor, bankacılık sektörü güçlü. Türkiye’nin finansalları itibariyle bakıldığında not düşüşü hak ettiği bir karar gibi gelmiyor. Fitch’ten bir not düşüşü beklemiyorum ama olursa, ilk anda bu borçlanma maliyetlerimizi yukarı çeker. Ama ülkemiz, bankalar ve şirketler bunu da aşabilecek durumda. Kaotik bir sorun beklemiyorum.
 
Dolardaki hızlı yükselişi nasıl değerlendiriyorsunuz?
3,1 TL’yi geçen bir kurla fizibilitesi bozulan firmalar olabilir. Ama bu kur öldürücü bir etki yapmayacaktır. Kârlılıkları etkileyebilir. Ama geçmişte yaşananlar gibi çok radikal etkiler olmayacaktır.
 
Ekonominin belli başlı göstergeleri için (büyüme, enflasyon, cari açık) yılsonu beklentiniz nedir?
Üçüncü çeyrekte iki uzun bayram tatili ve darbe girişimi nedeniyle iç talepte yaşadığımız daralmanın büyümenin sıfıra yakın gelmesini, son çeyrekte ise alınan teşvik tedbirlerinin etkisiyle yüzde 5’in üzerinde gelebileceğini, böylece yıllık rakamın yüzde 3,5 seviyelerinde olabileceğini düşünüyoruz. Enflasyon bu yıl diğer gelişmekte olan ülkelere paralel olarak geriledi. Yılsonu beklentimiz yüzde 7,3 seviyesinde. Cari açığın da yüzde 4,5-5 aralığında oluşacağını hesaplıyoruz.
  
TSKB neden yeşil tahvil ihraç etti? Bu konudaki hedefiniz nedir?
Yeşil tahvil ihracımız TSKB’nin sürdürülebilir bankacılık yolculuğunun bir sonucu. Sürdürülebilirlik kavramını 2000’li yıllarında başında gündemine almış bir bankayız. Ülkemizin düşük karbonlu ve daha verimli bir ekonomiye geçişi için finansman ve danışmanlık hizmetleri sunuyoruz. Çevre, yenilenebilir enerji, enerji ve kaynak verimliliği gibi sürdürülebilirlik yatırımlarına verdiğimiz kredilerin toplam kredi portföyümüzdeki payı yüzde 50’yi aşmış durumda. Destek verdiğimiz temiz enerji projeleri Türkiye’nin yenilenebilir enerji kapasitesinin yaklaşık yüzde 13’ünü oluşturuyor. Finanse ettiğimiz 100’ü aşkın enerji verimliliği projesiyle tasarruf edilen enerji, 1,5 milyon kişilik bir kentin bir yıllık ısınmasına karşılık geliyor. Sürdürülebilirlik kavramı iş modelimizin bu kadar odağında yer aldığı için yeşil tahvil konusu da önemli gündem maddelerimizden biriydi. Başarılı bir ihraç gerçekleştirmiş olmaktan dolayı mutluyuz.
 
Bir yandan jeopolitik riskler artarken, FED’den aralıkta faiz indirimi bekleniyor. Bizim dışımızdaki gelişmelerin etkisi ne olur?
Bunların fiyatlara etkisini yaşıyoruz zaten. Fonlama maliyetleri artıyor. 2015 ve 2016 hem Türkiye hem bankacılık sektörü için zor yıllardı. İki seçim, artan terör olayları, hain bir darbe girişimi, not düşüşü… En kötüsünü gördük. Türkiye’nin reel sektörü ve müteşebbisi düşündüğümüzden çok daha esnek ve gelişmelere çok daha çabuk uyum sağlayabiliyor. Bu büyük bir avantaj. FED’in faiz artırım beklentisi uzun süreden beri fiyatlanıyor. Ancak, ne olursa olsun kendi hikayeniz olmalı. Bunu bankalar da şirketler de yapabiliyor. Bu yaşananlar başka bir ülkede olsaydı çok farklı olurdu. Bir de şu unutulmamalı: Türkiye’nin bankacılık sektörü çok sağlam. Firmalara destek olmaya devam ediyor. Hiçbir şekilde finansmanı kesmiyor. Bankalar kârlılıkla faaliyetlerini sürdürüyorlar. Bankaların sermaye yeterlilik oranı yüzde 15,8 seviyesinde. Basel II yüzde 8, BDDK ise yüzde 12 olmasını talep ediyor. Türk bankaları ise yüzde 16’ya yakın bir oranla çalışıyor. Bu muazzam bir oran.