Garanti Bankası/Erbil: Türk Lirası değer kazanacak

0
24

Garanti Bankası Genel Müdürü Fuat Erbil, “Beklentilerin ötesinde daha hızlı bir büyümenin olabileceği, en azından bunların sinyallerini görebileceğimiz bir yıla başladık.” dedi.

Erbil, 2016 gerçekleşmeleri ve 2017 beklentilerine ilişkin yaptığı değerlendirmede, 2016’nın gerek karlılık gerekse aktif kalitesi anlamında zor başladığını ancak hem Garanti’nin hem de sektörün yılı olumlu performansla tamamladığını ifade ederek, geçen yıl büyüme ve ekonomiye destek üzerine bir strateji izlediklerini kaydetti.

2016’yı verimlilik ve doğru sermaye yönetimiyle yılbaşında koydukların hedefin ve sektörün üzerinde bir büyüme ile neticelendirdiklerini belirten Erbil, yeni yıla, kredi büyümesi anlamında beklentilerinin üzerinde gelişen bir konjonktürle başladıklarını, sektörün de bu yıla yavaş başlamadığını söyledi. 

Özellikle ekonomi yönetiminin bankalarla olan yakın diyaloğunun bu gelişmedeki en önemli etken olduğuna işaret eden Erbil, “Sorunlarımızı ekonomi yönetimine ulaştırabiliyoruz. Derdimiz varsa dinleniyor. Birtakım şeyler konuşuluyor ve bunlarla ilgili hemen aksiyon alınabiliyor.” dedi.

Bireysel kredi tarafında alınan vadelerin uzatılması ve yeniden yapılandırmalara imkan tanınması kararlarının bu aksiyonlara örnek olarak verilebileceğini, bu kararların çok faydalı olduğunu, bireysel taraftaki sıkışıklığı canlandırdığını ya da en azından normalleştirdiğini ifade eden Erbil, şöyle devam etti: “Memleketimizle ilgili yapılan en önemli işlerden bir tanesi tabii ki reel sektörü canlandırmak. Bununla ilgili alınan tedbirler hemen hayata geçirildi. Kredi Garanti Fonunun (KGF) altını çizmemiz gerekir. 250 milyar liralık KGF kefaletli banka kredilerinin verilmesi çok önemli. Bu aksiyon özellikle ekonominin omurgası olan KOBİ’lerin sıkıntılarını yumuşatmaya başladı. Bunun etkilerini daha yeni göreceğiz. Orada artan hareketlilik ekonomimize olumlu yansıyacak.

Beklentilerin ötesinde daha hızlı bir büyümenin olabileceği, en azından bunların sinyallerini görebileceğimiz bir yıla başladık. Her ne kadar bütçelemeyi yaparken, rakamlar ve ruh hali buna yakın bile olmasa da… Sektörün büyüme trendlerini izliyoruz. Geçen yılın ortalarında bireysel kredilerde trend yüzde 6’ların altına düşmüştü. Ticari kredilerde bu oran yüzde 9 civarındaydı. Bugün itibarıyla yıllıklandırılmış bazda trend yüzde 10’un üzerinde. Karamsarlık ortamı, gerçek ortamın üzerine çökmüş ve onun üzerini kapatıyor. Global ekonomi ve jeopolitik anlamda birtakım riskler var. Bunların verdiği karamsarlık ile gerçek hayat arasındaki makasın bu kadar fazla olmaması lazım. Bunu biraz düzeltmemiz lazım.” 

“Bu yıl büyüme hedefimiz yüzde 15”
Fuat Erbil, trend anlamında reel sektör kredilerindeki büyümelerin fazla olduğunu, bireysel anlamda konutta bir gelişme görüldüğünü belirterek, artan vadelerden dolayı bireylerin borçlanma kapasitelerinin arttığını, eskiden reddedilen kredilerin artık verilebildiğini anlattı. 

Erbil, özellikle iç tüketimle ilgili biraz canlandırmanın olacağını, beyaz eşya tarafında yapılan son düzenlemenin de piyasaya hareket kazandıracağını ifade etti. 

Geçen yıl yüzde 15 olan kredi büyümesi hedeflerinin yüzde 18 olarak gerçekleştiğini kaydeden Erbil, bu yıl da büyüme hedeflerinin yüzde 15 olduğunu, ilk işaretlerin, yılı bunun üzerinde bir büyüme ile kapatacaklarını gösterdiğini kaydetti.
 
“KGF, Hızır gibi yetişti”
Garanti Bankası Genel Müdürü Erbil, geçen yıl çeşitli nedenlerden dolayı Türkiye ekonomisinin yavaşlaması sonucu takipteki kredi oranlarında (NPL) göreceli bozulma yaşandığını, sektörün geldiği nokta göz önüne alındığında NPL’nin hala yüzde 3’lü seviyelerde bulunduğunu, bu seviyelerin diğer ülkeler ile karşılaştırıldığında makul olduğunu söyledi. 

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun (BDDK) aldığı tedbirlerin bireysel taraftaki NPL oranlarını yavaşlattığını ifade eden Erbil, “Dolayısıyla 2017’de geçen yılın üzerinde bir bozulma beklerken, 3-4 aylık trendlere baktığımızda bir tehlike görmüyor, bilakis iyileşme görüyoruz.” dedi.

Erbil, KOBİ’lere ilişkin de şu değerlendirmelerde bulundu: 
“Ekonominin en önemli parçası olan KOBİ’ler ekonomik şoklara da en duyarlı… KGF, bu duyarlılığı absorbe etme, destek olma anlamında tabiri caizse Hızır gibi yetişti. Genel NPL trendleri anlamında normalizasyon yaşanıyor. 2017 yılında ciddi bozulmaların olacağından öte, o kesimlerde biraz düzelme olacağını öngörüyorum. Şu sektör NPL, anlamında zorlanıyor diyemem. Çünkü Türkiye bankacılığı öyle değil. Hiçbir sektördeki yoğunlaşma ciddi seviyelerde değildir. Ancak turizm sektörü geçen yıl çok sıkıntılı bir dönem geçirdi. Bu yıl göreceli olarak daha iyi bir yıl geçirecektir. Yine de Türkiye’nin layık olduğu seviyeleri maalesef göremeyeceğiz. Bu durum turizm sektöründe iş yapanlar üzerindeki baskının devam etmesi anlamına geliyor. Sürdürülebilirlik anlamında bunun 2018 yılında devam etmemesi gerekmektedir. 

Enerji alanında son 5 yılda önemli yatırımlar yapıldı. Bu yatırımlar yapılırken ki varsayımların bazıları saptı. Bunların başında üretim yaptıkları emtianın fiyatındaki çok büyük artışlar geliyor. Daha da önemlisi ciddi miktarda arzın devreye girmesi ve bunu karşılayacak talebin beklenenden az olması… Bu da elektrik fiyatını ciddi anlamda düşürdü. Türk lirasındaki değer kaybı da dolar cinsinden elektrik fiyatlarını iyice düşürdü. Borçlanmalar yabancı para cinsinden olduğu için bazı elektrik projelerinde yeniden yapılandırmaların olmasına neden oldu.” 

“Gayrimenkul bir tasarruf aracı, bunu sektörümüze rakip olarak görüyorum”
Fuat Erbil, kredi/mevduat oranları anlamında Türk bankalarının belli bir orana geldiğini, bundan sonra mevcut varlıklar üzerinden seküritizasyon işlemlerinin artacağını ve aradaki açığın kapatılacağını söyledi. 
Türkiye ekonomisinin sağlıklı ve kalıcı bir şekilde büyümesi için reformların yapılmasının gerekliliğini vurgulayan Erbil, reformların başında tasarruf oranlarının artırılmasının geldiğini belirtti. Bankacılık sektörü ile tanışmamış ve tasarrufu olan vatandaşların sisteme kazandırılması için neler yapılabileceğine ilişkin soru üzerine Erbil, şunları kaydetti:

“Bunu 3’e ayırıyorum. Zaten mevduatı olan mudiler paralarını TL, yabancı para (YP) ya da katılım fonlarında tutuyor. Bunlarla ilgili problem yok. İkincisi, altın tasarrufu olanların ekonomiye kazandırılması için ciddi çaba var. Bunda da gidişat olumlu ama yavaş. Burada ne kadar altın var da, biz ne kadarını sisteme aldık bunu bilemiyoruz. Üçüncüsü, Türk insanı için gayrimenkul bir tasarruf aracı, bunu sektörümüze rakip olarak görüyorum. Türkiye hala genç nüfus… Haklı nedenlerden ötürü gelirini bir düzene ulaştırdıktan sonra başını sokacak bir ev alıyor. Başka ülkelerde bu böyle değil. ABD’liler gibi 401K’da emeklilik fonları için parası olsun demiyor.”

“Yurt dışında fırsat olursa değerlendireceğiz”
Garanti Bankası Genel Müdürü Erbil, Garanti’nin, büyüme stratejisi ve konsantrasyon anlamında Türkiye’de olacağını, yurt dışında fırsat olursa değerlendirebileceklerini, mevcut koşullarda yurt dışında büyümenin mümkün olmadığını vurguladı. 

Şubeleşme anlamında fırsatları değerlendirdiklerini ancak sektör itibarıyla şubeleşmede bir yavaşlamanın olacağını belirten Erbil, “Teknolojinin gelişmesi bunda mutlaka etkili. Şube sayısı ve rolü çok önemli. ‘Dijitalleşeme çok arttı, penetrasyon yükseldi, şubeleşmeye gerek yok’ anlayışına hiç katılmıyorum. Tam aksini savunuyorum. Türkiye büyüyen bir market. Sisteme giriş kapısı şubelerdir. Dijital, hayatımızı ciddi anlamda destekliyor. Şubeleşmenin geçmiş 10 yıla göre yavaşlayacağını söyleyebilirim.” ifadelerini kullandı. 
Erbil, personel istihdamı anlamında geçen yılı iştirakler hariç 20 bine yakın seviyede kapattıklarını, 200-300 alım kaydettiklerini, 2017’de de buna benzer bir personel alımı ile yılı kapatacaklarını bildirdi.

“(Zimmet suçuna ilişkin düzenleme) En azından bankacıların kafasını rahatlattı”
Fuat Erbil, proje finansmanı konusuna özel ekip tesis eden Türkiye’nin ilk bankası olduklarını ve mega projelere de kredi verdiklerini belirterek, şu anda Kuzey Marmara Otoyolu’nun Garanti’nin radarında olan mega proje olduğunu, ihalesi yapılan 1915 Çanakkale Köprüsü projesini de yakından takip ettiklerini söyledi.

Erbil, son KHK’da yer alan zimmet suçuna ilişkin de şu değerlendirmelerde bulundu: 

“Zimmet ismi belki kamuoyunu yanlış yönlendirebilir. Zimmet suçu o günün şartlarında uygundu. Ancak bugün gelinen noktada zamanın şartlarını yansıtmıyordu. Bir kredinin yeniden yapılandırılması bile zimmet suçu altında sorgulanabilirdi. 5 yıl evvel o günün şartlarına göre verilmiş bir kredi, şartlar değişmiş ve krediyi yeniden yapılandırıyorsunuz, ‘yeniden yapılandırma ilgili müşteriye bir iltimas gösterildi’ şeklinde zimmete bile bağlanabilecek bir kapı aralıyordu. Bununla ilgili bir düzenleme yapıldı. Düzenleme verilen kredinin, verildiği günkü şartlarının belirlenip, bu şartlar bankacılık normlarına göre uygun olduğu düşünülürse, bu zimmet sayılmaz. İlgili düzenlemeyi doğru buluyorum. Türkiye’deki bankacıları ahlaklı görüyorum. En azından bankacıların kafasını rahatlattı.”

“TL değer kazanacak”
Erbil, dolar/TL seviyesini etkileyen iç ve dış dinamiklerin 2-3 ay içerisinde netlik kazanmasıyla kurun stabilize olacağını ve Türk lirasının (TL) değer kazanacağını düşündüğünü bildirdi. 

Erbil, bu yıl bankacılık sektöründe aktif kalitesinin hep gündemde olacağını belirterek, Türkiye’de enflasyon ve buna paralel piyasadaki sıkılaşmanın faiz oranlarına yansımasının bankalar üzerinde, marj anlamında negatif baskı yaratacağını, özellikle sıkı para politikası sonucu ağırlıklı ortalama fonlama maliyetinin bir ay öncesine göre 200 baz puan arttığını söyledi. 

Merkez Bankasının en önemli gösterge aracının ortalama fonlama maliyeti olduğuna işaret eden Erbil, “Enflasyon seviyesi dikkate alındığında ortalama fonlama maliyetinde gevşeme beklemenin yanıltıcı olacağını düşünüyorum. Yakın vadede de ağırlıklı ortalama fonlama maliyeti düşmeyecek. Bunda da en büyük etken enflasyon.” dedi.

Erbil, 1-2 aylık süreçte enflasyonun artma ihtimali olan bir ortamda TL’nin bollaşmasını beklemenin çok doğru olmayacağını ifade ederek, şunları kaydetti:

“2016 yılında bankacılık sektörü olarak sermaye anlamında rahattık. 2017 yılında da büyüyeceğiz. Bankacılık olarak ne kadar sermayemiz varsa o kadar büyüyebileceğiz. Bunun bir sınırı var. 1 liraya 8 liralık kredi verebiliyoruz. Bunu 10-12 lira yapamıyoruz. Bunun bir katsayısı var. Bir şekilde ya karlılığı artırmalıyız ya da ortak sermaye getirmeli. Dolar kurunun volatilitesini azaltmak lazım.
Garanti’nin kredilerinin yüzde 40’a yakını yabancı para. Hiç kredi vermeyelim bugünden yarına, dolar/TL’de yüzde 10’luk bir artış olsa sermaye yeterliliğimiz 60 baz puan azalıyor. Sermaye yeterlilik rasyomuz yüzde 16’dan yüzde 15,4’e düşüyor. Kar ettiğimiz zaman bunu sermayemize ekliyoruz ve kredi olarak veriyoruz.” 

“2017’de enflasyon dinamikleri anlamında gıda fiyatları takip edilecek”
Fuat Erbil, global arenanın renkli olduğunu, belirsizlik ve bilinmezliğin hala devam ettiğini, bu durumun da global ekonomiye bir stres getirdiğini, getirmeye de devam edeceğini belirterek, “Bazı günler rüzgar iyi esiyor, bazı günler rüzgar ters esiyor. ABD Merkez Bankası (Fed) faiz kararları elbette önemli. Bizim beklentimiz, Fed bu yıl 2 defa faiz artırır. Biri haziranda, biri de aralık ayında… Ama bu 3 olup biri marta denk gelir ve şiddeti farklı olursa bunu da göreceğiz.” şeklinde konuştu. 

Dolar/TL seviyesini etkileyen iç ve dış dinamiklerin 2-3 ay içerisinde netlik kazanmasıyla kurun stabilize olacağını ve Türk lirasının (TL) değer kazanacağını düşündüğünü ifade eden Erbil, dolar/TL’de yaşanan yükselişin enflasyona etkisinin tam olarak görülmediğini, geçen yıl gıda fiyatlarının düşük olduğunu ancak bu yıl gıda enflasyonunun yüksek geldiğini söyledi. 

Erbil, 2017’de enflasyon dinamikleri anlamında gıda fiyatlarının takip edileceğini, enerji fiyatlarının da geçen yıla kıyasla yüksek seyretmesinden ötürü enflasyonun baskı altında olacağını vurguladı.  

“BBVA, Türkiye’ye inanıyor”
Garanti Bankası Genel Müdürü Erbil, Türkiye’ye gelen yabancı bankaların sektöre katkısının neler olacağına ilişkin soru üzerine, “BBVA, ana hissedarımız. Onlar Türkiye’de olmaktan memnunlar. Türkiye’ye inanıyorlar. Büyüyen Türkiye ile büyümeyi istiyorlar. Bunu her defasında söylüyorlar.” ifadelerini kullandı. 

Türkiye’ye uzun vadeli bakan oyuncularda sıkıntı görmediklerini, kısa vadede birtakım olumlu ya da olumsuz karar alanların ekonomiye etkisi olmayacağını belirten Erbil, yabancı banka temaslarında, Türkiye’ye bakış anlamında en ufak bir sıkıntının olmadığını, yatırımcı tarafında da geçen yılın ikinci yarısında çok fazla olan belirsizlik ortamının kalkmaya başladığını söyledi. 

ABD Başkanı Donald Trump’ın ekonomi politikalarının global etkilerini değerlendiren Erbil, “Trump’ın söylemlerinin hayata geçmesini görmemiz lazım. Trump’ın tamamen büyüme destekli, globalden ziyade, tamamen ABD ekonomisi odaklı bir politik söylemi var. Bunun etkilerinin ne şekilde olacağını inanın ölçemiyoruz. Bu politikalar hayata geçerse, ABD faizlerinin artması ihtimali her geçen yükseliyor. ABD dolarının değerlenmesi ya da değerlenmeye devam etmesi kaçınılmaz. Bu ikisi bizim gibi gelişmekte olan ülke piyasalarında stres yaratmaya yeterli.” şeklinde konuştu.

“Varlık Fonu ekonomiye esneklik getirebilir”
Fuat Erbil, Türkiye Varlık Fonu’nun piyasalara muhtemel etkilerinin neler olabileceğine ilişkin soru üzerine de, “Niyet ve kuruluş felsefesi anlamında baktığımızda ekonomiye esneklik getirmesi ve imkan sağlaması yönünden faydalı olacaktır. Kaynak anlamında yurt dışından fonlama sağlanabilinirse uzun vadeli kaynak çekilebilir. İnşallah memlekete faydalı olur.” ifadelerini kullandı. 

Erbil, “Türkiye’nin kredi notunun tekrar yatırım yapılabilir olması için neler yapılmalı? Kredi derecelendirme kuruluşları kararlarında ne kadar objektif?” sorusuna ise şu karşılığı verdi:

“Kredi düşürülürken yazılanların tersini yapmak gerekiyor. Bizim işimiz bankacılık. Bizim reel sektördeki istihdamı artırıcı, ülkenin dışa dayalı ekonomisini tersine çevirebilen, cari açığı minimize edip iş gücü yaratan, verimliliği artırarak katma değer oluşturan reel ekonomiye geçmemiz lazım. Bence biz kendi işimize bakalım. Türkiye’nin daha fazla ihracat ve daha fazla döviz kazandırıcı işlemler yapması lazım. İnanın bunları yaparsak her şey gelir.”

“Yabancı para borç alma iştahı azalacak” 
Garanti Bankası Genel Müdürü Erbil, bankaların yurt dışından borçlanmalarına iki yönden bakılması gerektiğini, dünyada faiz oranlarının artmasıyla likiditeden ziyade maliyetlerde bir yükseliş yaşandığını, diğer taraftan da ekonomik risk primi nedeniyle maliyetlerde bir miktar genişleme görüleceğini, tüm bunların yurt dışından borçlanmada maliyetlerini yukarı çektiğini söyledi. 

Erbil, TL kullanımının artması ve bundan sonra da kullanımının artacak olmasının yabancı para kredi talebini göreceli azaltacağını öngördüklerini kaydetti. 

Bankaların yabancı para borç verme ihtiyaçları veya fırsatlarındaki daralmanın borç almalarını azaltacağını belirten Erbil, “Bu, stabilizasyon sağlayacak. Biz yurt dışına daha az borçlanma için gideceğiz. Bu bir dengeleyici faktör olacak. Likiditeye ulaşımda bir sıkıntı görmüyorum. Fiyatlamalarda bir artış olacak, bu kolay düşmez. ABD’nin faiz artırmasıyla birlikte bu biraz daha artabilir. Gelecekte Türk bankalarının kredi portföylerinde yabancı paraların payı azalırken, pasiflerindeki yurt dışı borçlanmaların payının da göreceli azalacağını bekleyebiliriz.” şeklinde konuştu.