Enflasyon verisi Merkez Bankası’nın kararını nasıl etkiler?

0
42

Türkiye’de Mart ayında tüketici fiyatları (TÜFE) %0,6 olan piyasa beklentisinin üzerinde %1,02 artış gösterdi. Böylece yıllık enflasyon da beklenti olan %10,7’nin üzerinde %11,29 seviyesinde gerçekleşti. Çekirdek TÜFE, Mart ayında bir önceki yılın aynı dönemine göre %8,8 olan beklentilerin üzerinde %9,46 artış gösterdi. ÜFE ise Mart’ta fazla bir değişim beklenmezken %1,04 arttı ve yıllık artış oranı da %14,9 olan piyasa beklentisi üzerinde %16,09 oldu. 
 
‘KUR ETKİSİ DEVAM EDER’
Kapitalfx Araştırma Müdür Yardımcısı Enver Erkan, bu verilerin 26 Nisan PPK toplantısından çıkacak kararlar üzerinde nasıl bir etkisi olabileceğini değerlendirdi.

Erkan, “Rakamlar genel itibariyle olumsuz. Manşet ve çekirdek enflasyonun aynı anda yükseliş eğilimi içerisinde olması itibariyle TL’deki değer kaybının gecikmeli etkilerini görmeye devam ediyoruz. Girdi fiyatlarındaki artış itibariyle ÜFE’deki yükselişin devam ediyor olması, bu etkileri önümüzdeki aylarda da görmeye devam edeceğimiz anlamına geliyor. TL’deki değer kaybı Merkez Bankası’nın uyguladığı para politikası sıkılaştırması çerçevesinde sınırlandı ve kurlardaki seyir stabilleşti. Ancak enflasyon bacağına yansımasını görememekteyiz. Gelen veriler bu bakımdan Merkez Bankası’nın elini zorlaştırmaktadır. Hali hazırda %11,3 seviyesine getirilen piyasa fonlamasının daha da yukarı gitmesini ve son sınırına kadar zorlanmasını bekliyorum. Bu gelen enflasyon verileri, elbette ileriye dönük beklentileri de bozacaktır; haliyle Merkez Bankası’nın alması gereken daha başka aksiyonlar vardır. Bir sonraki toplantıda GLP’yi (geç likidite penceresi) yukarı çekmekle beraber faiz koridorunu genişletmek de değerlendirme kapsamına alınabilir. Bu da O/N borç verme faizinde de bir artış olması anlamına gelecektir. Bir sonraki Merkez Bankası PPK toplantısı 26 Nisan’da… Daha açık ve proaktif politika hamleleri gerekecektir. 

Enflasyonun alt kırılımlarına baktığımızda; sürükleyici gücün gıda ve alkolsüz içecekler olduğunu görmekteyiz. Mart ayında yaşanna %1,93’lük artışla yıllık gıda enflasyonu da %12,53 olarak gerçekleşti. Beklediğimiz düzeltmenin bir türlü gelmediğini görmekteyiz. Gıda fiyatları konusunda yapılan çalışmaların henüz enflasyon rakamlarına yansımadığını söyleyebiliriz.
 
Kur etkisinin devam etmesini bekliyorum. Bu da enflasyon daha da yukarı gidebilir anlamına geliyor. Nisan ayında, muhtemelen gecikmeli kur etkisi ve sezonsallık nedeniyle geçen senenin aynı döneminden daha yüksek bir yıllık bir artış gelecektir. 2. ve 3. çeyreklerde enflasyonun %10,5 üzerinde dalgalı seyretmesini, yılın son 3 ayında da bir miktar geri çekilmesini öngörüyorum. 2017 yılsonu enflasyonunun da çift hanede gerçekleşme ihtimali artmıştır.” değerlendirmesinde bulundu.

‘ENFLASYONUN ÇÖZÜMÜ PARA POLİTİKASI ARAÇLARINDAN UZAKLAŞTI’
Alnus Yatırım Araştırma Uzmanı Vahap Taştan ise TCMB’nin faiz artırmasının enflasyonu çözmekte yetersiz kaldığının altını çizdi.

Taştan değerlendirmesinde, “Son açıklanan rakamla birlikte 2017 yılı enflasyonu birikimli olarak 4,34’e (2016 yılı 1,75) yükseldi. Diğer bir hesaplama ile baktığımızda şu anda TCMB tahminlerinin %54,25’i, Mart ayı beklenti anketi medyan değerinin %48’i ve resmi hedef olarak açıklanan %5’in ise %86’sını üç ayda tamamladık. İlk üç aylık rakamlarda şu anda 2015 ve 2016 enflasyon rakamlarının tamamının üzerindeyiz. Diğer taraftan yıllık bazda izlediğimiz 11,29’luk rakam, 2008 yılı Ekim (11,99) ayından sonraki en yüksek seviyesinde.

Enflasyonda gıda fiyatlarının etkisi hala korunuyor. Sepetin %21,77’sin oluşturan gıda fiyatları Mart ayında %1,93 yükseldi. Bu ne anlama gelior. Mart ayı enflasyon rakamı olan 1,02’nin 0,42 puanı gıdadan geliyor. Aşağıda hangi kalem Mart ayı enflasyonuna ne kadar katkı sundu yer almakta.

Enflasyonda gıda fiyatlarının etkisi uzun süredir tartışılıyor. Fakat bu seyir sadece gıda fiyatlarından kaynaklı değil. Çekirdek enflasyondaki yükseliş de son dönemde dikkat çeken noktalardan biri. Bu nedenle tüm kalemlerde bir artış var. Bu tarafta da döviz kurunu değerlendirmek gerekiyor. Örneğin, geçtiğimiz yıl 100,67 Eylül ayında 99,77 olan TÜFE bazlı reel efektif döviz kuru Şubat 2017 itibariyle 88,83 seviyesine geriledi. Bu temelde, TL’nin Türkiye’nin ticaret ortakları para birimlerine karşı değerini gösteriyor. TCMB kur hedeflemese ile TL’deki değer kaybının enflasyon yansıdığının farkında. Bu çerçevede bakıldığında ve enflasyon dinamikleri de göz önünde bulundurulduğunda, enflasyonun çözümü para politikası araçlarından uzaklaşmaya başlamıştır. Farklı bir deyişle, daha fazla faiz artırmak enflasyonu çözmekte daha yetersizdir. Faiz etkisi asimetrik bir hal almıştır. Bu tabii ki faiz indirimi yapılmalı anlamına gelmiyor. Bu, enflasyonun çözümünün para talebinden uzaklaştığı anlamına geliyor. Fiyatlar kontrol altına alınacaksa arz sorunu çözülmelidir.” ifadelerini kullandı.

‘MERKEZ’İN FAİZ POLİTİKASINI YENİDEN DEĞERLENDİRMESİ GEREKECEK’
Ahlatcı Yatırım Menkul Değerler A.Ş. Araştırma Uzmanı Özgecan Özdemir ise, “Şubat ayında yakalanan çift haneli enflasyon rakamının yarattığı tedirginlik, Mart ayı ile beraber artmaya devam ediyor. Özellikle kurda Şubat ayına oranla Mart ayında daha sınırlı fiyat hareketliliğinin meydana gelmesi enflasyon tarafındaki kur etkisini daha az hissettirdiği görülüyor. TCMB’nin son toplantısında sadece geç likidite penceresinde faiz artırım kararı almasının piyasaları tatmin etmediği Mart ayı enflasyon verisi ile beraber desteklendiği görülüyor. 26 Nisan tarihinde gerçekleşecek olan TCMB toplantısında Mart ayı enflasyon rakamının Merkez’in faiz politikasını yeniden değerlendirmesi gerekeceğini söylemek yanlış olmayacaktır.’ değerlendirmesinde bulundu.