Enerjinin geleceğini hesaplamak

0
69

Çin, Hindistan ve Meksika gibi yeni pazarlara da girmeye ve stratejilerinin parçası olarak buralarda büyümeye çalışan BP, organik büyüme ve satın alma yöntemlerinin her ikisine de açık. Gelecek yirmi yılda enerji tüketiminde büyümenin önemli bölümünün –yaklaşık yüzde 50’den fazlası- Çin ve Hindistan’dan gelecek olması, bu iki ülkeyi özellikle önemli hale getiriyor. BP Küresel Rafinaj ve Pazarlama (Downstream) CEO’su Tufan Erginbilgiç, “Ayırt etmek biraz zor. Çin bu ana kadar çok daha önemliydi. Şu anda Çin pazarın büyüklüğü açısından Hindistan’a göre çok daha yukarıda ama Hindistan’ın da büyük bir potansiyeli var. Gelecek 20 yılda büyüme oranı olarak Hindistan Çin’den daha yukarıda yer alacak” diyor.

Enerji işi, bu tür bir gelecek okumasını gerekli kılıyor. Çin’in Kuşak ve Yol projesi ile peşine düştüğü açılım da geleceği şekillendiren bu tür etkenlerden biri. Erginbilgiç, “Çin şirketleri ile downstream’de işbirliğimiz Çin ile limitli bir durumda. Ancak upstream’e (arama ve üretim) bakarsanız, Çin dışında birkaç ülkede işbirliklerimiz var. Örneğin Irak’ta PetroChina ile ortağız. Sonuçta Çin şirketleri yurtdışına çıkmış durumdalar zaten; downstream’de bu limitli ama işbirliği alanlarına bakıyoruz” şeklinde konuşuyor.

Öngörü ve işbirlikleri, enerji alanında en önemli iki başarı etkeni olarak karşımıza çıkıyor. Türkiye’de sayısı giderek artan boru hatları ile kurulacak yeni düzenin de temelinde bu yatıyor olacak. Doğudaki kaynaklar ile batıdaki tüketiciler arasında bir köprü oluşturan Türkiye’nin enerji diplomasisi alanındaki bilgi birikimi ve stratejisini iyi kullanması gerekiyor. Dünya petrol üretiminin yüzde 2,5’inin boğazlardan geçtiği ve BTC gibi boru hatlarının da yüzde 1 gibi bir miktarı taşıdığına dikkat çeken Erginbilgiç, bunun dünyada ticareti yapılan petrol içinde önemli bir oran oluşturduğunu kaydediyor. 105 yıldır Türkiye’de bulunan BP açısından Türkiye’nin önemini arttıran olgu, BP’nin global anlamda stratejik öneme sahip iki projesi de Türkiye’den geçiyor olması. Bunların birincisi Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) Ham Petrol Boru Hattı, diğeri de şu anda inşa edilmekte olan Güney Gaz Koridoru.

BP’nin en büyük hissedarı ve aynı zamanda işletici ortağı olduğu BTC, günde 700 bin varil civarında ham petrol akışı ile Azerbaycan petrollerinin dünya pazarlarına çıkış kapısı durumunda.  BTC boru hattının Türkiye’de bulunan bölümünü Botas International Limited işletiyor.

40 milyar dolarlık dev bir proje olan Güney Gaz Koridoru ise, tamamlandığında, Hazar Denizi doğalgazının tarihte ilk defa Avrupa’ya gönderilmesini sağlayacak. Azerbaycan’daki Şah Deniz 2 doğalgaz sahasından çıkartılacak olan gazı Türkiye’ye ve Türkiye üzerinden Avrupa pazarlarına taşıyacak olan koridorun en önemli bileşenlerinden biri, Türkiye’de inşa edilen TANAP (Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı) olduğu için bu proje Türkiye açısından da büyük önem taşıyor.

Türkiye ile BP arasındaki ilişkiye bakıldığında ise, Türkiye’nin hem BTC hem de Şah Deniz gibi dev projelerde Türkiye Petrolleri ve BOTAŞ gibi devlet şirketleri ile ortak çalışılmasına bağlı olarak BP için çok önemli ve stratejik bir iş ortağı olduğu görülüyor. Türkiye Petrolleri, Şah Deniz sahasında BP’den sonra ikinci büyük hissedar. Erginbilgiç “BP olarak değerlendirmemize göre BTC, TANAP ve Şah Deniz projelerinin Türkiye’ye toplam katkısı 8 milyar doların üzerinde. Bu rakamın 15 milyar dolara kadar çıkacağını öngörüyoruz” diyor.

Getirisi yüksek olan sektörde projelerin uzun vadeli olduğunu ve hata yapmanın bedelinin yüksek olduğunu akılda tutarak bütün hesapları dikkatli yapmak gerekiyor. BP, Meksika Körfezi’nde yaşadığı kazanın bedelini 64 milyar dolarla ödedi. Bu tür bir kaza olmasa da pazarda şişirilen olguların peşine takılarak karşılaşılacak zararlar da azımsanacak gibi değil.

Türkiye Avrupa’nın talebi ile doğusundaki kaynakları buluşturmak için mükemmel bir pozisyona sahipken aynı zamanda gelecekte ortaya çıkabilecek yeni yapılanmaları da aklında tutarak hareket etmek durumunda. ABD kaya gazının düşük miktarlarda da olsa, gemi ile getirildiği Polonya ve Hollanda üzerinden Avrupa’da bayrak göstermesi, şimdiden finansçıların dikkatini çekmiş durumda. Erginbilgiç, 22.Dünya Petrol Kongresi’ndeki konuşmasında da önemli yer ayırdığı bu konuda, “Dünyadaki gelişimlere bakarsanız ABD’de kaya gazı ve kaya petrolünün çok fazla gelişmesinden dolayı dünyada ticaret açısından ilginç şeyler olmaya başladı. Sonuçta ABD bu kaya petrolünü ihraç etmek durumunda çünkü rafinerileri geçmişe göre daha büyük ölçüde kaya petrolüne göre ayarlandı ama üretimi artan kaya petrolünün tümünü kullanması mümkün değil. ABD bu nedenle gittikçe ihracatını artıracak” şeklinde konuşuyor. Aynı durum, sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) için de geçerli ama çok büyük hacimlere ulaşılmadıkça bu tür projelerin karlılığı tatmin edici olmuyor.

Çok kolay ve ucuza taşınabilen petrolle ilgili bu duruma oranla, kaya gazında farklı bir denklem söz konusu. Kaya gazının içinde daha ağır bileşenler olan bütan ve propan bulunsa da buradaki oyun, etan etrafında dönüyor ve temel dinamik, bunun taşınmasının çok pahalı olması.

Erginbilgiç, “ABD’de bütan ve propan ile birlikte var olan etanı bir yerden bir yere taşımak için özel gemilere ihtiyacınız var ve bunu yapmak çok pahalı. Gazın Avrupa’ya gelmesi özel bir durumdu çünkü etanı taşımak için neredeyse tonunda 200 dolar vermeniz lazım. Benim beklentim, dünyada etanı etilene çeviren işlemin ardından etilenin de polietilene çevrilip onun ihraç edilmesini bekliyorum” diyor.

Kaya gazının dünyada ABD’nin dışında Ortadoğu’da Katar gibi ülkelerde bulunduğu düşünüldüğünde yeni ve petrokimyaya kayması nedeniyle daha katma değerli bir ekonominin ortaya çıkması söz konusu. Kalkınma ile petrokimya endüstrisinin birlikte dolaşması, petrokimya tesisi yatırımı planları yapan Varlık Fonu’nun bölgedeki kaya gazı potansiyeli ile bağlantılı olarak bu olguyu da dikkate almasını gerektiriyor. Erginbilgiç, “Polietileni taşımak çok daha kolay ve ucuz” diyor ve “Dünyaya bakarsanız, ABD ile Ortadoğu’nun polietileni büyük ihtimalle Çin’in içinde çok büyük bir yer aldığı Asya’ya ihraç edeceği bir yeni akış olacak. Bir petrokimya ürünü olarak polietilenin ihracatı, önümüzdeki dönemde izlenmesi gereken önemli bir dinamik oluşturacak. Üstelik bu çok büyük miktarlara çıkmadan da ekonomik olabilen bir işlem” diye ekliyor.

Erginbilgiç’in elektrikli otomobil geçişi ile ilgili bakışının karmaşıklığı ise, bulunduğu pozisyonun gerektirdiği birikim konusunda daha net bir fikir veriyor. Elektrikli otomobil çağında istasyonların neye dönüşeceği sorusunun yanıtını henüz kimsenin vermediğini kaydeden Erginbilgiç, “Enerji endüstrisi çok büyük bir endüstri ve elektrikli arabaların teknoloji sorunları başta olmak üzere birçok sorunu var. Aküler çok pahalı, mesafe sorunu var, ne kadar çabuk şarj edebileceğiniz sorunu var. Bu sorunlar çözülecektir ama biraz zaman alacağını düşünüyoruz. Şu anda dünyada elektrikli arabaların oranı binde 2. Bunun artacağını düşünüyoruz ama bu çok hızlı bir gelişme değil” diyor.

Şu anda plug-in hibritlerin içinde yer aldığı 2 milyon elektrikli araç sayısının gelecek 20 yılda artarak 2035’te 100 milyon adede çıkmasını beklediklerini söyleyen Erginbilgiç, “Bu sayı 100 milyona çıktığında dünyadaki toplam araç sayısı bizim tahminimize göre 2,3 milyar adede ulaşacak. Düşünün; yüzde 5’i bile değil. Fakat bunu olmayacağını düşündüğüm bir şey olarak almayın. Teknoloji gelişecek; bu olacak. Bu nedenle tamamen buna ayrılmış özel bir ekip kurduk. Elektrik arabaları ve şoförsüz arabalar geldiğinde, BP olarak neler yapabiliriz diye şimdiden çalışmaya başlıyoruz. Bunun nedeni bunun yarın olacağını düşünmemiz değil; şimdiden başlarsak BP olarak gerekli adımları atarız diye düşünmemiz” diyor.

Bu geçiş, Erginbilgiç açısından farklı boyutları ile değerlendirilmesi gereken bir konu. Erginbilgiç, “Benim düşüncem dünyanın şarj noktası olarak istasyonlara ihtiyacı olduğu. Yoksa elektrikli araçların gelişmesi mümkün değil. İstasyonlara bunun gelmesi için de teknolojinin ilerlemesi lazım. Kimse istasyonda arabasını, ‘yarın sabah alacağım’ diye 24 saat bırakıp gidemez” diyor.

Şarj süresinin düşürülmesi gerektiğini gören BP, bu sürenin 10 dakikaya kadar düşürülebileceği hesabını yapmış. Bunun için 400 kilowattlık bir enerji olması lazım ancak cep telefonlarından çok iyi bildiğimiz sıkıntıda olduğu gibi, şu anda dünyada böyle bir araba yok. Yani şebeke ile uçtaki cihaz arasında uyumsuzluk var. Erginbilgiç, “Ben 400 kilowatt’lık bir şarj koysam, hiçbir araba bunu alabilecek durumda değil. Örneğin bundan 50 sene sonra dünyadaki arabaların yüzde 80’i elektrikli olacaksa, dünyanın bu şarj istasyonlarına ihtiyacı olacak” ifadesini kullanıyor.

Ancak BP’nin bu noktaları ince ince hesaplayan Küresel Rafinaj ve Pazarlama CEO’sunu sadece 50 yıl sonrasını düşünen bir fütüristten ayıran önemli bir fark var. Erginbilgiç, “Dünyada kaçırılan bir noktaya değinmek istiyorum. Burada amaç, elektrik arabası değil, sera gazı denilen emisyonların düşürülmesi. Dünyanın elektriğinin yüzde 40’ı hala elektrikten gelirken yarın dünyanın bütün arabalarını elektrikli yaparsak büyük ihtimalle dünyanın birçok yerinde emisyonlar artacak. Sonuçta dünyanın uğraşması gereken ilk konu, ‘ben elektriği nasıl daha temiz bir hale getiririm’ olmalı” diyor ve ekliyor: “Elektrik arabaları oyuncak gibi geliyor; herkes ondan bahsetmek istiyor. Kömürden gaza geçmek çok daha zor. Dünyada kömür kullanan enerji santralleri hala artıyor.” Çin ve Hindistan’ın zengin gaz kaynaklarına sahip değilken kömürünün bulunması, geleceğe yönelik ümitleri de törpülüyor.

Bu makus kaderi değiştirmenin bir yolu olduğunu ancak dünyanın tek bir ülke olmaması nedeniyle bunun uygulanması çok zor ya da “hayal gibi” olduğunu söyleyen Erginbilgiç, “Yapılması gereken bir şey var ama dünyada birçok ülke olduğu için bunu yapmak çok zor. Eğer dünya karbon fiyatlamasına giderse ve bütün ülkeler aynı karbon fiyatını uygularsa, bu olaylara çözüm bulabilirsiniz. Kömür gazın iki katı emisyon yaratıyorsa, iki misli karbon fiyatı ödeyeceksiniz. Bunun sonucunda gaz bütün ülkelerde kömürden daha ucuz hale geldiğinde, bu sorunun önüne geçersiniz” diyor. Paris Anlaşması’nda bile sadece “karbon fiyatlamasına bakmak gerekir, ilginç olabilir” tadında bir ifade ile geçiştirilen bu çözüm konusunda fazla umut beslemeye gerek yok.