Dünyanın ‘doğal bütçesi’nde açık var!

    0
    31

    Dünyada doğal kaynaklar ve çevreyle ilgili sorunlar hızla artarken,  2014 yılının bitmesine henüz daha birkaç ay olmasına rağmen gezegenimiz bu yılın “doğal kaynak bütçesi”ni şimdiden tüketmiş olup, 2015 yılının rezervlerinden yemeye başladı.

    Bu olumsuz tablodan yola çıkan Global Footprint Network (GFN) 19 Ağustos’u “Gezegende Hedeflerden Sapma Günü” ilan etti.

    Konuyla ilgili uzmanların hesaplamalarına göre, insanoğlunun halihazırdaki faaliyetlerini sürdürülebilir hale getirmesi için gereken ekolojik kaynakları üretecek, kabaca 1,5 gezegen gerekiyor. “Gezegende Hedeflerden Sapma Günü”nü hesaplamak için Global Footprint Network aşırı kaynak tüketimiyle ilgili mevcut verileri harmanlıyor,  takvime göre hesaplıyor ve böylece doğal kaynakları ne kadar savurganca tükettiğimizi ortaya koyuyor.

    GFN Başkanı Mathis Wackernagel ölçümle ilgili şu açıklamada bulunuyor: “Bizler çiftçiler gibi düşünüyoruz: ‘Çiftliğimiz’ yani gezegenimiz, ülkemiz ya da bölgemiz ne kadar büyük? Ve de doğadan talep ettiğimiz gıda, kereste, lif vb’ni üretmek ya da atıkları nötralize etmek için ne kadar ‘çiftlik’ gerekiyor? Bu ikincisini yani Ayak izimizi birincisiyle yani biyokapasiteyle karşılaştırıyoruz. Sonuçta da, küresel çiftliğimizin yani gezegenimizin insanlığın talepleriyle karşılaştırıldığında küçük kaldığını anlıyoruz. Bu nedenle de, sekiz aydan bile daha kısa bir sürede doğanın yıllık bütçesini tüketmiş olduk.”

    Öte yandan GFN araştırmacıları sadece bütün gezegenin değil ülkelerin de tek tek ayak izi ve bütçesini hesaplıyor. Bu da bizim, hangi ülkelerin kendi kaynaklarıyla yaşayabildiğini hangilerinin ekolojik açıdan açık verdiğini ortaya koyuyor.

    Wackernagel, doğal kaynaklarda hedeflerden sapmayı hem ekolojik hem de ekonomik bir sorun olarak görüyor.  Bundan dolayı da düşük gelirli ve yetersiz doğal kaynaklara sahip ülkeler büyük ölçüde kırılganlar.

    Araştırmalara göre, insanlar 1961 yılında gezegenin mevcut biyokapasitesinin yalnızca üçte birini kullanıyorlardı ancak ekonomik kalkınma ve nüfus artışı 70’lerin başından itibaren kaynakları müsrifçe tüketmeye başladı.  2000’lerde bu ivme daha da tırmanırken, henüz yaz ortasında olmamıza rağmen yıllık bütçemiz şimdiden tükendi!

    Ekolojik sorunlar finansal yapıya da tehdit
    Öte yandan, doğal kaynaklardaki yetersizliğin ekonomik sonuçları da söz konusu. Bu tür riskleri hesaplamak üzere Global Footprint Network ve BM Çevre Programı Finans İnisiyatifi belli başlı finans kuruluşlarıyla işbirliği yaparak E-RISC (Environmental Risk Integration in Sovereign Credit; Ülke Kredisinde Çevresel Risk Entegrasyonu) raporu yayımlıyor.

    2013 yılındaki E-RISC raporunda Brezilya, Japonya, Fransa, Türkiye ve Hindistan’dan oluşan beş ülkenin doğal kaynaklarla ilişkili riskleri kısa, orta ve uzun vadede inceleniyor. Bu ülkeler her ne kadar benzer kredi derecelerine sahip olsalar da, çevresel risk profilleri birbirlerinden çok farklı.  Buna göre, büyük ölçüde doğal kaynak ithalatına bağımlı olan ülkeler düzenli tedariğin çok pahalı ya da sürdürülemez olduğunu göreceklerdir.  Nitekim, emtea fiyatlarında yüzde 10’luk bir değişim bir ülkenin ticari dengesinde GSYİH’nin yüzde 0.5’ine eşdeğer bir değişiklik yaratabiliyor. Ayrıca, toprak ve temiz su kaynaklarının verim kapasitesinde yüzde 10’luk bir azalma ticari dengede GSYİH’nin yüzde 4’ü üzerinde bir düşüşe yol açabiliyor.

    Wackernagel’in konuyla ilgili yorumu şu: “İklim değişikliği sorun değil. Erozyon, su kıtlığı, çölleşme ve aşırı balık avı da sorun olarak görülmemeli. Bunlar yalnızca baskın bir temanın semptomları: Dünyanın düzenli olarak sunabileceğinden çok daha fazlasını istiyoruz.”