Deloitte: Türkiye ve dünya ekonomisi kritik bir eşikte

0
36

Deloitte’un Ekonomik Görünüm Raporu’na göre, Türkiye’nin doğru politika ve reformlarla kendi hikayesini oluşturmasının elzem hale geldiği ifade edildi. 

Deloitte Türkiye Ekonomi Danışmanı  Murat Üçer tarafından hazırlanan “Ekonomik Görünüm – Soru ve Cevaplarla Dünya ve Türkiye Ekonomisi ” raporu yayımlandı. 

Rapora göre, 2015’in özellikle ikinci yarısında baş gösteren risklerin etkisi sürüyor. Yatırımcıları tedirgin eden en büyük riskler arasında Fed’in faiz artırım sürecine girmiş olması, Çin’de devam eden “dengelenme” süreci ve sert bir şekilde düşen petrol fiyatları da raporda yer alıyor. 

Tüm olumsuz iç ve dış dinamiklere rağmen, 2015 yılında kaydedilen büyümenin yüzde 3,5’in üzerinde olduğu öngörülen rapora göre Türkiye dirençli büyüme seyrini sürdürüyor ancak bu seyrin sürdürülebilirliği pek mümkün görünmüyor. Her ne kadar revize edilen Orta Vadeli Programa (OVP) göre 2016 yılında yüzde 4,5 gibi bir büyüme beklense de bu oranın daha düşük olabileceği belirtiliyor. Bunun ardında ise başlıca küresel çalkantının devam etmesi ve dış finansman tarafındaki görece zayıflık yatıyor. 

Raporda 2015 yılını Merkez Bankasının tahmin aralığının üzerinde yüzde 8,8 ile kapatan enflasyonun 2016’da OVP’de öngörülen yüzde 7,5 seviyelerinde gerçekleşeceği tahmin ediliyor ancak risklerin yukarı yönlü olduğu vurgulanıyor. 

Asgari ücrette yapılan yüzde 30’luk zam sonrası bu artışın ne kadarının tüketime dönerek büyüme ve cari açığın yanı sıra enflasyonu da etkileyeceğinin ise takip edilmesi gerektiği ifade edilen raporda, artışın önemli bir kısmının tasarruf ve borç ödemesine gidebileceği belirtiliyor. 

Geçen yıl cari açık daraldı ama bunda enerji faturası ile altın ticareti etkili oldu. Diğer bir ifadeyle, “çekirdek denge” denilen enerji ve altın hariç açık, belirgin bir bozulma kaydetti. Rapora göre, 2016’da cari açıkta 2015’e kıyasla belirgin bir daralma beklenmiyor. Finansman tarafında ise 2015 yılı küresel krizden bu yana en zayıf yıl oldu. 2016’da cari açığın finansmanı tarafının uzun bir aradan sonra bir sıkışma yaratabileceği ve büyümeyi zorlayabileceği değerlendiriliyor. 

Türkiye’nin kendi hikayesini oluşturması elzem 
2016 Eylem Planı ve OVP ile hükümet reformlar başlığında önemli bir irade ortaya koydu ancak açıklanan bu eylem planı, henüz yatırımcılar ve piyasa nezdinde Türkiye için yeni bir hikaye oluşturduğu algısını yaratamadı. Bu nedenle gelecek dönemde uygulama sürecinin yakından takip edilmesi gerekiyor. 

Öte yandan, Türkiye yıla diğer gelişmekte olan ülkelerden görece olumlu ayrışarak başladı. Örneğin; Türk lirası diğer gelişmekte olan ülke para birimlerinin birçoğuna (Brezilya, Çin, Macaristan, Hindistan, Endonezya vb.) oranla, daha iyi bir performans gösterdi. Türkiye, her ne kadar petrol fiyatlarının düşüşünden olumlu etkilense de sadece petrol fiyatı üzerinden bir hikaye oluşturulamayacağı görülüyor. Bu kapsamda da Türkiye’nin doğru politikalar ve reformlar ile kendi hikayesini oluşturması elzem hale geldi. 

Çin’in dönüşüm sürecini ciddi bir sarsıntı olmadan devam ettirip ettiremeyeceği, 2016’nın en önemli gündem maddelerinden biri konumunda bulunuyor. Her ne kadar uluslararası kuruluşlar ve önde gelen ekonomistler şu aşamada Çin kaynaklı bir kriz veya böylesi bir krizin küresel ekonomiyi resesyona sürüklemesini beklemese de dönüşümün karmaşık ve çetrefilli boyutunun küresel piyasaları gelecek dönemde de dalgalandırmaya devam edeceği oldukça açık olduğu belirtiliyor. 

Rapora göre Fed’in faiz artırımlarının nasıl ilerleyeceği konusunda bu yıl enflasyon tarafı daha yakından takip edilecek. Beklentiler ise FED’in 4 yerine en fazla 2 ya da 3 artırım yapması yönünde bulunuyor. 

Petrol fiyatlarında kısmi bir toparlanma ihtimali olmakla birlikte, düşük seviyelerin devam etmesi bekleniyor. Küresel arz fazlasını oluşturan etmenlerin etkisini sürdürmesi temel faktör olarak ortaya çıkıyor. 

Gelişmekte olan ülkelerde genele yayılan ve dönemsel olduğu kadar yapısal özellikler de taşıyan yavaşlamanın devam etmesi bekleniyor. Halihazırda genele yayılacak bir gelişmekte olan ülkeler krizi beklenmese de bu ülkelerin kritik bir eşiğe geldiği de açık. Rapora göre, artık doğru ekonomi politikaları uygulayan, reform perspektifi veren gelişmekte olan ülkeler olumlu ayrışacak, diğerleri zorlanmaya hatta yer yer daralmaya devam edecek. 

1988’den bu yana en yüksek sermaye çıkışını 2015’te yaşayan gelişmekte olan ülkeler gelecek dönemde sermaye akımlarındaki dalgalanmanın baskını hissetmeye devam edecek. Bu noktada riskli ülkeler arasında Brezilya, Güney Afrika ve Türkiye yer alıyor. 

Gürer: “Dünya ve Türkiye ekonomisi kritik bir eşikte” 
Açıklamada görüşlerine yer verilen Deloitte Türkiye Üst Yöneticisi (CEO) Hüseyin Gürer, gerek dünya gerekse Türkiye ekonomisinin kritik bir eşikte olduğunu belirterek şunları kaydetti: 

“Türkiye tarafında piyasaların yıla görece olumlu bir başlangıç yaptığını gözlemledik. Petrol ihracatçısı olmamamız, büyümede görece dirençli görünüm ve reformlarla ilgili umutların devam etmesi, bunun ardındaki en temel sebepler olarak gözüküyor. Öte yandan büyüme dinamikleri zayıf, bilinen kırılganlıklarımız ise devam ediyor. Enflasyonun, yılı yüzde 9’a yakın bir oranda bitirmesi, cari açıktaki daralmanın ise tamamen enerji ağırlıklı olması dikkat çekici. Bu açıdan 2016 yılının, ‘reform odaklı yeni bir yatırım hikayesi’ oluşturulamadığı ve algının kalıcı olarak değiştirilemediği durumda, Türkiye ekonomisi için bir başka zor yıl olacağını söylemek sanırız yanlış olmaz.”