Davutoğlu: Tek ihtimal erken seçim

0
43

Başbakan Ahmet Davutoğlu kritik zirve sonrası açıklamalarda bulundu. Davutoğlu, hükümet ortaklığının gerçekleştirileceği zemin olmadığı yönünde bir kanaat oluştuğunu söyledi.

İşte Davutoğlu’nun açıklamalarından satır başları:

Hükümet kurma görevini aldıktan sonra kapsamlı bir bilgi sunmak üzere huzurunuzdayım. Ama her şeyden önce son günlerde ülkemizin huzuru güvenliği için büyük gayret sarf eden askerlerimize polislerimize TSK’ya emniyet birimlerine takdirlerimi ifade ediyorum. şehitlerimize rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.

“MİLLETE GÖREV VERİLMEZ, MİLLET GÖREV VERİR”
7 haziran seçimleri ülkemizin önüne yeni bir tablo koymuştur. Bir çok konuşmamda da zikrettiğim gibi, millet amirdir, devlet ve devlet adamları memurdur. Milletin kararı her şeyin üstündedir. Millete görev verilmez, millet görev verir. Millet size ödev verir. Dolayısıyla seçimlerin çıkardığı tablo, bize verilen ödevlerin değerlendirilmesini zorunlu kılan birçok konuyu barındırmıştır.

“MİLLETE ‘SEN HATA YAPTIN, BUNU TEKRAR DÜŞÜN’ DEMEDEN ÖNCE…”
İki ayı aşkın süre geçti seçimlerin üzerinden. Size teknik olarak sadece CHP yönetimiyle yaptığımız görüşmeler çerçevesinde bilgi sunacağım. Ama bu görüşmelerin hangi siyasi zeminde cereyan ettiğini bütün milletimizin yakından idrak etmesi büyük önem taşıyor. Millet görev, ödev verir dedik. Millete sen hata yaptın, bunu tekrar düşün demeden önce milletin görevini doğru idrak etmek gerekir diye, 7 Haziran’dan sonra çok yoğun bir değerlendirme sürecinden geçtik. 

Ak Parti genel başkanı ve Başbakan olarak, yolda milletimizin bize vermiş olduğu ödevi, bir müddet tefekkür etme imkanı buldum. Kendi adıma üç önemli ödevin bize tevdii edildiği kanaatine vardım. Birincisi, yüzde 41 nispetinde bir oy oranıyla milletimiz şunu demiştir. Ben 13 yıllık iktidardan sonra tek başına iktidarı vermemişsem de ülkenin yönetiminin senin olman gerektiğine inanıyorum. Ama almamız gereken ilk ders şuydu, ülke sizden gayret ve fedakarlık bekliyor.Hurriyet.com.tr

Şimdi bütün milletime seslenmek istiyorum. AK Parti balkonundan yaptığım konuşmada, kaos ve kriz çıkarmak isteyenlere fırsat vermeyeceğimizi ifade etmiştim. Şimdi iki aya aşkın geçen sürede, milletimizin her bir ferdi gereğini yapmış olduğumuzu izlemektedir. Çok zor süreçler geçtik iki ayda. Ülkemiz geniş kapsamlı ve eş zamanlı üç terör örgütünün saldırısına maruz kaldı. geçici bir hükümet, başbakan olarak bir an dahi tereddüt etmemiş olduğumuza millet ve tarih şahittir. Güvenlik riski söz konusu olduğunda, devletimiz harekete geçirildi ve o günden bugüne iki polisimizin Ceylanpınar’da askerlerimizin Adıyaman’da Diyarbakır’da saldırılarına, DEAŞ’tan PKK’dan saldırılar karşısında güvenlik tedbirini aldık.

Biraz sonra koalisyon görüşmeleri çerçevesinde ulaştığımız sonuçları ele alırken, ne karamsarlığa ne de bazı çevreler fırsatçılığa yönelmesin. Milletin verdiği ödevi yapmaya kararlıyız. Bir an dahi tereddüde mahal yoktur. Yine ekonomik olarak, hükümet olarak bakanlar kurulu olarak gereken her türlü tedbiri, et fiyatları gibi bir konuda da aldık, almaya devam edeceğiz. 

“MADEM Kİ OYLARIMIZDA DÜŞME YAŞANMIŞTIR”
Bu bizim ilk ödevimizdi.

İkinci ödevimiz, madem ki oylarımızda düşme yaşanmıştır. AK Parti milletimiz, milli irade bize kendinize bir muhasebe edin ve kendinizi değerlendirin demiştir. Bu bir mesajdır. Bunun gereği içinde 7 haziran’dan bu yana, partimizin bütün kademelerinde, dün de MYK’da acaba o kurucu değerlerimiz ve ilkelerimiz hakkında ne tür tedbirler almamız gerekir hususunda da son derece samimi içerden, iç muhasebeyi de başlattık sürdürüyoruz. Eğer herhangi bir yerde bir hata varsa, bunların düzeltilmesi yönünde parti içi mekanizmaları hayata geçireceğimizi ifade ediyorum. yarın partimizin 14’ncü kuruluş yıl dönümüdür.

Üçüncü ödev. Milletimiz şunu demiştir. Siz eğer bundan sonra hükümet edilecekse, ülkeyi hükümetsiz bırakmamak için oturun ve konuşun. Hiçbir partinin tek başına iktidar olmaması şu demek, hükümet ortaklığı kurulacak demek. Hiç kimseye bu yetki tek başına devredilmemişse, bu koalisyon görüşmelerinin yapılmasından daha doğal bir durum yoktur. Sonuç alınamazsa, yapılacaklar da bellidir. Biz şunu söyledik.

8 Haziran’dan sonra bizim için öncü kural meşruiyettir. Onun dışına çıkmayız. O günden bugüne açık yüreklilikle, bütün çabalarımız meşruiyet içinde yürümüştür.

Sayın cumhurbaşkanımız, yetkisi çerçevesine dayanarak bana hükümeti kurma görevi verdi. 9 Temmuz’dan bu yana, değişik yerlerden gelen eleştirilere, yanlış anlamalara mahal bırakmaksızın görevimi yürütmeye çalıştım. Bu temasları sürdürdüm. Ve 8 Haziran’dan sonra birçok parti kapılarını AK Parti’ye kapatırken, biz ilk konuşmada şunu vurguladım, bütün partilerle görüşeceğiz, sivil toplumla temas kapılarımız açık kalacak. Elimizden geleni yapacağız. Nitekim sadece siyasi parti liderleriyle görüşmedim. Değişik yelpazede toplum kesimleriyle, STK’larla görüşmeler yaptım. 13 Temmuz’da Kılıçdaroğlu, 14 Temmuz’da Bahçeli’yle, 15 Temmuz’da HDP eş başkanlarıyla görüştüm.

Ve şunu söyledim. Hangi partiyle koalisyon imkanı varsa, derinleştirerek bunları sürdüreceğiz. Belli aşamaya geldikten sonra da diğer partilerle de görüşmeyi devam ettireceğiz. CHP ile görüşürken, MHP ile de diğer partilerle görüşme, toplum kesimleriyle görüşmeleri sürdüreceğiz. Bu husustan hareketle, üç partiyle görüşmeyi gerçekleştirdik.

Kılıçdaroğlu ile yaptığımız görüşmede, ortak bir zeminin var olup olmadığını tayin olmak üzere, istikşafi görüşmeleri başlatma kararı aldık.

Bahçeli bu zeminin olmadığını ifade ettiler.

Zaten HDP eş başkanlarıyla görüşme mahiyetimizi biliyorsunuz. Herhangi bir hükümet ortaklığının mümkün olmadığı aşikardı.

35 saat süren istikşafi görüşmeler neticesinde, parti politikaları gözden geçirilerek, takdire şayan bir anlayışla, çok önemli bir müktesebat oluştu. Bana, bizim taraftan Ömer Çelik dosyayı tevdii etti. Açık yüreklilikle söylüyorum, iki tarafı da takdir ederek ifade ediyorum, iki partinin en derinlikli ve en açık görüşmelerden, sonunda ortaya çıkan rapor da en kapsamlı müktesebattan oluşan bir metindir. Bu başlı başına bir kazanımdır.

Emeği geçen herkese teşekkürü borç biliyorum.

CHP’YE TEŞEKKÜR
Tam bir ay geçti. Sayın Kılıçdaroğlu ve ekibine, üslup kurallarına riayetleri dolayısıyla teşekkür ediyorum. bu medeni bir ilişkidir. Bunu şunun için zikrediyorum. Görüşmeler açık ilkeli ve şeffaf yürümüştür. Şeffaflık taraflar açısından. Derin tartışmalar yaşanmıştır, ama hep karşı taraflar birbirlerinin görüşlerini not etmişlerdir.

Tabi iki farklı akımdan gelmek, farklı siyasi kanatlardan gelen siyasi partiler olarak, derin görüş ayrılıklarımızın olduğu da bir vakadır. Üzerinde ittifak edilen hususlar olduğu da aşikardır. Ben metinleri okuduğumda, mutabık kalınan

Ancak başta dış politika ve eğitim olmak üzere, bazı alanlarda da görüş ayrılıkları vardı.

Reform ve restorasyon hükümetleri arasındaki farktan da kaynaklanan, ortaklık kurmak bakımından anlayış farklılıklarının olduğu aşikar. Geçtiğimiz pazartesi bir akşam yemeğinde, 4,5 saate yakın tek tek gözden geçirdik. Derin görüş ayrılıkları dolayısıyla, uzun dönemli koalisyonda doğabilecek sıkıntılar da göz önüne alınarak, başta seçenekleri de değerlendirmek üzere CHP tarafına, üzerinde mutabık kaldığımız hususlarda, süreli bir reform hükümeti kurularak, seçimleri de göz önünde bulunduran bir yaklaşımla birlikte bir çalışma yapmayı, bunun sonunda karşılıklı anlayış içinde Türkiye’yi hükümetsiz bırakmama, türk siyasi zeminini istikrara kavuşturma yönünde teklifte bulundum.

Sayın Kılıçdaroğlu kendi ben kendi MYK’mızda istişarelerde bulunduk. Bugün bir araya geldiğimizde, karşılıklı güvenin arttığı, üslup ve usul anlamında anlayışa dayalı siyasette yumuşama ortak zemini güçlendiren bir atmosferin devam ettiğini görmekten büyük memnuniyet duydum.

“KILIÇDAROĞLU UZUN DÖNEMLİ KOALİSYON KONUSUNDA DAHA OLUMLUYDU”
Ancak sayın Kılıçdaroğlu’da yaptığı istişarelerde, uzun dönemli bir koalisyon konusunda daha olumlu, ancak reform, kısa dönemde süratle reforma odaklı bir şey konusundaki kaygılarını ifade ettiler.

“HÜKÜMET ORTAKLIĞININ GERÇEKLEŞTİRİLECEĞİ ZEMİN OLMADIĞI YÖNÜNDE BİR KANAAT OLUŞMUŞTUR”
Bu diyalogların karşılıklı anlayış içinde sürdürülmesi, hükümet ortaklığının gerçekleştirileceği zemin olmadığı yönünde bir kanaat oluşmuştur.

İki parti iki genel başkan olarak karşılıklı anlayış olarak bir tutum ortaya koyduk. Anlaşmak veya anlaşmamak doğal iki sonuçtur. Önemli olan, hangi sonuca ulaştığınız kadar, bu sürece ulaşana kadar gösterdiğiniz tavırdır.

Geldiğimiz noktada kitlelerimizin de farklı talepleri göz önüne alınarak, MYK’da da değerlendirdiğimiz kamuoyu anketi yaptık. Kitlelerimizin beklentilerindeki farklılık göz önünde bulundurarak, koalisyon ortaklığı yapmanın zemininin oluşmadığı kanaatine vardık. Bu Türkiye’nin yönetim boşluğuna düşeceği anlamına gelmez.

Yeni bir hükümet yapısı çıkana kadar bunu yapacağımızdan milletimizin emin olmasını beklerim. Ayrıca bu çabalarımız devam edecek. Ben daha ilk aşamada zikrettiğim gibi, Sayın Bahçeli’yle de Kılıçdaroğlu’yla temasları sürdüreceğimi ifade ettim. Ülkemizin hükümetsiz kalmaması çerçevesinde çabalarımızı sürdüreceğiz.

İkinci bir sonuç da görünen o ki, bütün bu değerlendirmeler, Bahçeli’nin erken seçim yönündeki açıklamaları göz önüne alındığında, ülkemizin bu yöntemler denendikten sonra, tekrar milli iradeye başvurma ihtimali yükselmiştir, hatta tek ihtimal haline gelmiştir de diyebiliriz.  Erken seçim güçlü bir ihtimaldir. Hatta tek ihtimal de diyebiliriz. Bu yönde çalışmalarımız, yine gerektiğinde hukuk devleti kuralları içinde atılması gereken adımlar neyse, o adımlar atılarak gerektiğinde Türkiye’yi suhuletle ve huzur ortamı içinde Türkiye’yi erken seçime götürme sorumluluğu da üzerimizdedir. 

SORU CEVAP
Erken seçim için Meclis’in en doğru kararı vereceğini düşünüyorum dediniz. Karar Meclis’ten mi çıkacak? AK Parti Meclis’i toplantıya mı çağıracak? Bahçeli’yle görüşmeniz olacak mı?
Son dönemde bu yönde yapılan spekülasyonları doğru bulmuyorum, görüşme trafiği bağlamında. Bütün vatandaşlarımız takip ediyor, ben verdiğim hiçbir sözden dönmedim. Adımlardan sapmadım. Bütün liderlerle görüşmelerimi, onlarla mutabık kaldığımız çerçevede kamuoyuyla paylaştım. Son günlerde, sürecin doğası gereği kamuoyuna konuşmalar, özen gösterdim. Ben burada 14, 13 temmuz akşamı Kılıçdaroğlu ile yaptığım görüşmeden sonraki konuşmada, Bahçeli’yle görüşmeden, liderlerle temasımın süreceğini söyledim.  Bu yeni bir durum değil, en başından söylenen bir durum. Bu çabaları sürdüreceğiz. Nihayet bu ülke hepimizin. Erken seçime gidilecekse, ki görünen bu istikamette bir seyirdir. Herkesin bunu tam bir olgunlukla, tamam siyasi rekabet olur, seviyeli şekilde olması gerekir.

Tabi Sayın Bahçeli’yle görüşmek gerekirse bunu da yapmamız gerektiğini düşünüyorum. Erken seçim kendisinin de gündeme getirdiği bir husustu. Bunun nasıl gerçekleşeceği konusu, ya doğrudan ya arkadaşlarımızla, herkesin herkesle istişare etmesi gerektiği günlerdeyiz.

Eğer herkes üzerine düşeni yaparsa, ülkede olağanüstülük gerektiren bir durumu açıkça sergilemiş oluruz. 23 Ağustos’a kadar biz siyasi liderler olarak, bu meseleyi kendi aramızda halletmeliyiz. Tabi cumhurbaşkanımız anayasal çerçevede kendisine verilen yetkiyi kullanabilir. Ama siyasi liderlerin başarısız olduğu senaryoyu düşünmek bile istemiyorum. 
Şimdiye kadar koalisyon ihtimali üzerinde durduk. CHP’yi denedik. Şimdi tekrar MHP ile konuşabilir. Erken seçim, zaten herkesin zikrettiği bir durum. Nihayet önümüze konan kurallar çerçevesinde gereğini yaparız.

Şu an erken seçim lafını kullanmadım. Millet bize şu parametrelerle ülkeyi yönetin dedi. Ben dönüp de ben bir şey yapmadan gelmek istiyorum demem. Üzerimize düşeni yapmak… Cumhurbaşkanımız görevi verdiğinden

Erken seçimden en fazla fayda bulacak parti AK Parti’dir. Neden? 18 vekil daha kazanırsa, tek başına iktidar şansı var. diğer partilerin yok. Buna rağmen, hükümet ortaklığı, benim için ahlaki ilke her türlü ithamın önünde değer taşır. Ben görevimin tamamının hakkın vermeden benim partime veya benim liderliğime fayda sağlayacak diye bir şeyi erken seçimi gündeme getirmem. Şimdi görevimi yaptığıma inanıyorum.

Açık yüreklilikle, erken seçime gideceksek de TBMM’nin karar almasıyla erken seçime gitmesini… Ama siyasi liderlerinin kendi meselelerini çözmeyip de cumhurbaşkanının devreye girdiği, seçimi doğru görmem. Bizim dünyaya şimdi TBMM’yi kendi sistemi içinde bu meseleyi çözdüğünü, milletvekillerimiz ki her biri öncü insanlardır, onların da kendilerinden daha çok erken seçimi ön gördüğü ifade ettikleri, ortak kararla seçime gidersek ülkemizdeki demokratik olgunluğu pekiştirir.

Birinci tercihim, önümüzdeki 1 hafta 10 gün içinde çaba sarf edeceğim hususta, erken seçime giderken diğer siyasi partilerle anlayış birliği içinde TBMM’nin aldığı kararla erken seçime gitmektir. O da olmuyorsa, cumhurbaşkanımız devreye gider, onun takdir edeceği bir süreçte Türkiye hükümetsiz kalmaz. Yeter ki hepimiz bu kuralları işletelim.

23 Ağustos’a kadar çabalarınız sürecek, Meclis’te bir seçim kararı almayı mı planlıyorsunuz?
Meşruiyet zemininde hareket ediyoruz. Sayın Kılıçdaroğlu ile ilk görüştüğümde de zikretmiştim. Ben görev aldığımda, üzerimde bir sorumluluk. Türkiye koalisyon pratiğinden uzaktı ve kötü bir hafızası vardı. Hepiniz takip ettiniz, ana muhalefet partisiyle, koalisyona ulaşmamış bile olsak güzel bir usulüne uygun bir müzakere örneğini gösterdik. Ama o zaman da vurguladım. AK Parti dışındaki tüm hükümet politikalarının tümü tüketilmişti.

Önce yüzde 60’lık blok seçeneği. Sonra o olmayınca CHP, MHP’ye, HDP’nin dışardan destek önerileri tüketilmiştir. Bana görev tevdii edildiğinde ancak ve ancak AK Parti ile kurulabilecek senaryolar vardı. Bunlar tüketildi. Dikkat ediniz, ben de diğer seçeneklerin yola çıktığımda, zihnimde 9 seçenek vardı arkadaşlar, bir iki değil yani.

Beni diplomasi de takip edenler de bilirler. Dün akşama kadar, dokuz seçeneğin hepsi de mevcudiyetini koruyordu. Bugün bunun üçü dördü elendi. Şimdi diğer ihtimaller üzerine çalışmaya devam edeceğiz. Bu çerçevede de MHP ile yapacağımız öyle veya böyle görüşmelerde bu seçeneklerin bir kısmı kalktığında, tükete tükete gideceğiz. Ama üslendiğim görev gereği, parti liderlerimizin hepimizin 23 Ağustos’tan önce erken seçimin, yeni bir kontekst çıkacaksa bunu tartışmaya hazırız.

En baştan tespit ettiğim kurallar çerçevesinde, yol haritamı belirlemiştim. Onun gereğini yapıyorum. Alternatifleri tükete tükete, Bahçeli’yle görüşmem de bunun bir parçasıdır. Ondan sonra sayın cumhurbaşkanımızla istişare ihtiyacı doğar.