Daha iyi bir gezegen için çalışıyor

0
107

Montreal, Kanada’da bulunan McGill Üniversitesi’nin finans ve muhasebe bölümlerinden 1999 yılında mezun olan H. Serhan Süzer (39), iş dünyasında ilginç isimlerden biri. Aile şirketinin sınırları içinde kalmayıp, farklı işlere soyunan genç yönetici, aile ile yollarını ayırmadan evvel pek çok iş deneyimi yaşıyor. Süzer Holding’in veliahtlarından Serhan Süzer’in iş hayatına atılması da ilginç. Eğitimini tamamlayıp bankacı olma hayaliyle İstanbul’a döndüğünde, 2001 krizinde Süzer Grubu’na ait Kentbank’a el konuyor. Grubun tüm mal varlıkları dondurulurken, Beşiktaş’taki Ritz Carlton Oteli’ni tamamlamak için Amerika’dan kredi almaya çalışan Süzer, bu işin altından başarıyla kalkıyor ve otel hayata geçiyor. Devamında KFC’da yönetici olarak çalışan Süzer, bir gün “Kendi işimi yapacağım” diyerek babasının kapısını çalıyor. Ondan borç isteyerek yenilenebilir enerji işine giren genç işadamı, burada da başarıyı yakalıyor. 
 
ÇEVRECİ GİRİŞİMLERE ODAKLANDI
Enerji şirketi EkoRE ile rüzgar ve güneş santralleri kuran Süzer’in bugün Konya, Osmaniye, Antalya, Aydın, Tokat’ta projeleri ve yatırımları mevcut. EkoRE wafer ve hücre üretim süreçleri ile birlikte Türkiye’nin ilk güneş paneli üretim tesisini Niğde Bor Karma Organize Sanayi Bölgesinde 32 bin metrekare alana kurdu. Tesisin kapasitesi ek yatırımlarla zamanla katlanarak uzun vadede minimum 600 MWp kapasiteye çıkacak. Süzer, “Güneş enerjisi sektörünün önemi her geçen gün artıyor. Güneş enerjisi sistemlerini oluşturan parçaları Türkiye’de üretmek, dışa bağımlılığımızı azaltacak, cari açığı azaltarak ekonomimize katkı sağlayacak, güneş enerjisi kullanımının yaygınlaşmasını sağlayarak iklim değişikliğinin önüne geçmede önemli katkı sağlayacak. Türkiye ekonomisine ve istihdama katkı sağladığımızı düşünüyorum. Enerji bağımsızlığı gibi önemli bir milli güvenlik meselesine çözüm ürettiğimiz için de mutluyum” diyor.

Süzer güneş enerjisinden sonra 2015 yılında rüzgar enerjisi ekibini de kurdu. Konya’da 5 megavatlık projeyi hayata geçirdi. Süzer, EkoRE’nin prensiplerini de farklı yönde belirlemiş. Öncelik, yeşil alanların korunması. “Kurduğumuz her rüzgar, güneş ve biyogaz projesi, çevresel enerji kullanımına destek veriyor. Merkez binamızın çatısı üzerine kurduğumuz solar panellerle yakıt harcamalarımızı kıstık. Atık geri dönüşüm programımız var. Yaptığımız projelerde inşaat alanındaki ağaçları kesmiyoruz. Zaruri durumlarda ağaçları kökleri ile çıkarıp başka yerlere taşıyoruz. Eğer gerekirse yeni ağaçlar ve fidanlar dikiyoruz” diyor.
Yenilenebilir enerjinin yüzde yüz seviyesinde kullanılabilmesi için eğitimin de çok önemli olduğunu vurgulayan Süzer, EkoRE’nin gençleri yenilenebilir enerjiler ve doğal kaynakların korunması konusunda eğittikleri programlardan bahsediyor. Kadın bilim insanlarını yoğun şekilde destekleyen Royal Academy of Science International Trust- RASIT ile yaptıkları işbirliği ile dünyanın her yerinden eğitilmek üzere stajyer kabul ettiklerinin altını çizen Süzer, kadın ve erkek oranını yüzde 50 eşitliğinde tutacaklarını söylüyor. 2014 yılında Soma’da yaşanan maden kazasında EkoRE, kazadan etkilenen ailelere yardım etmek için kâr amacı gütmeden gelir kaynağı oluşturacak girişimler başlattı. Türkiye’nin doğu yörelerinde elektrik sıkıntısı çeken köylerin ve okulların çatılarına güneş panelleri kurulmasını sağladı. Şirketin senelik kârının en az yüzde 10’unu ihtiyacı olan insanlara ayırıyor.
 
DESTEK PROJESİNİ ÜLKE GENELİNE YAYMAK İSTİYOR
Süzer’in sosyal sorumluluk projeleri bununla sınırlı değil. Destek Projesi ile sosyal dayanışma konusunda önemli adım atmış durumda. Siyasal yardım anlayışını ortadan kaldırmak ve yardımların daha düzenli olarak ihtiyaç sahiplerine ulaşması için pek çok ülkede uygulanan gıda bankacılığının başarılı örneklerinden birini Maltepe’de hayata geçirmiş. Projede, maddi durumu uygun olmayan kişilerin temel ihtiyaçlarına daha kolay ve sorunsuz ulaşması için kurulan Temel İhtiyaç Derneği (TİDER), pek çok ürünü alışveriş yapar gibi sunuyor. Sistem şöyle işliyor: Dernek, Maltepe Kaymakamlığı ve mahalle muhtarlarından aldığı listelerde yer alan yoksul vatandaşların cep telefonlarına 100-150 ya da 200 TL’lik hediye çeki yüklendiği mesajını ulaştırıyor. Cep telefonlarındaki kayıt numarası ile markete gelen vatandaşlar, süpermarketten alışveriş yapar gibi temel ihtiyaçlarını ücretsiz alıyor.

Süzer’in üzerinde durduğu konu, üç büyük toplumsal sorunu birbiriyle yapıcı şekilde ilişkilendirmek: İsraf, yoksulluk ve işsizlik. Boş yere israf edilen tonlarca ürünü ihtiyaç sahipleriyle, bu insanları ise iş olanaklarıyla buluşturan Destek Projesi’ni ülke çapında daha da yaymak en büyük hedefi. Projenin nasıl hayata geçtiğiyle ilgili olarak ise şöyle konuşuyor: “Sosyal sorumluluk projelerine hep ilgi duymuşumdur. Merkezi Chicago’da olan ‘Foodbank’ kuruluşunun yaptığı işi biz de yapabilir miyiz diye araştırıyordum. Kurumun başkanı Türkiye’ye ziyarete geldiğinde, gıda perakendecilerini biraraya toplayarak aynı sistemin Türkiye’ye de olup olamayacağını sordum. Olumlu geri dönüş alınca da işin başına geçtim. Fazla üretim olan ya da son kullanma tarihine yakın olan veya bağışlanan ürünleri bir araya getiriyoruz. İhtiyaç sahiplerine ulaştırıyoruz. Destek Projesi, ihtiyaç sahiplerinin gıda, temizlik ürünleri ve kıyafet gibi temel ihtiyaçlarını standartları yüksek süpermarkette alışveriş olanağı sunarak karşılıyor. Derneğin ana misyonu ise insanların kendi ayaklarının üzerinde durmalarını sağlamak.”

Projede bir de meslek edindirme konusu var. Bu da Destek İnsan Kaynakları’nın (Destek İK) yaptığı meslek edindirme çalışmalarıyla gerçekleşiyor. Süzer, Destek Market ve Destek İK’dan oluşan Destek Projesi’ni, Türkiye’nin her yerine konumlandırmak istiyor. Süzer, “Dünyada yaklaşık 800 milyon insan aç. 2 milyarın üzerinde insan ise gıda, dengesiz beslenmeyle ilgili sorunlarla uğraşıyor. Yılda 1,3 milyar ton gıda israf ediliyor. Bu, tüm dünyadaki aç insanları dört kere doyurabilecek bir miktar. 2050’ye geldiğimizde bu tüketim modeliyle devam edersek toplam nüfusun ihtiyaçlarını üç yerküre bile karşılayamayacak” diyor. Destek Market içinde kasaların yanında İK masasına uğrayan aile, daha sonra normal bir alışverişteki gibi ihtiyacı olan neyse marketten seçip sepetini dolduruyor. Destek Market’te alışveriş kapalı devre sistem olduğu için para geçmiyor.
 
FAHRİ KONSOLOS

Serhan Süzer’in ilginç bir başka yönü, uzun yıllardır Kosta Rika Fahri Konsolosu olarak görev yapması. “Kosta Rika Fahri Konsolosluğu benim için bir kamu görevi. Tüm kamu görevlerinde olduğu gibi fahri konsolosluğu da bir bayrak yarışı olarak görüyorum. Hayatının sonuna kadar sırf unvan taşımak isteyenler gibi, 20-30 sene aralıksız bu görevi devam ettirenlerden olmak istemem kesinlikle. Bana göre esas olan ülkeye hizmet” diyor. Gerçekleştirdiği en son işlerden biri, Kosta Rika Dış Ticaret Ajansı’nın Türkiye ofisini kurmak olmuş. Ticari ilişkilerin geliştirilmesi ise bir başka üzerinde durduğu konu.

Süzer tam bir işkolik. Bol bol seyahat ediyor ve koşuyor. “Koşulara McGill Üniversitesi’nden okul arkadaşım Youseff’in beni 2011 senesinde Avrasya Maratonu’na davet etmesiyle başladım. Şimdilerde İstanbul Maratonu olarak adlandırılan bu koşuya Faslı arkadaşım eşiyle katıldı. Çok keyifli geçen 15 km’lik ilk koşumu sıfır antrenman ile 1 saat 22 dakikada bitirdiğimi hatırlıyorum. Hatta ilk başta gaza gelip profesyonel atletlerle bir arada koşunca, ilk 8 kilometreyi 37 dakikada bitirdikten sonra nefesim kesilmişti. O koşudan çok büyük keyif almıştım ve sonrasında bunun devamının geleceğini biliyordum” diyor. Hâlâ da fırsat buldukça sosyal sorumluluk adına düzenlenen koşulara katılıyor. Bu tempo Süzer’in gelecek planlarını üretkenlik yolunda etkiliyor.
 
“SİLİKON VADİSİ’NDE GİRİŞİMCİ OLSAYDIM…”
“Başıma gelen olaylardan ders çıkarıyorum. İlahi adalete inanıyorum. Girişimcilik kısmında ise en büyük pişmanlığım geçmişte Kanada’da kalmayıp, Türkiye’ye geri dönmekti. Çünkü belki o dönemde aile şirketine dışarıdan nakit yardımında dahi bulunabilecektim. O günkü tarihte bu hamleyi yapmış olsaydım, belki San Francisco’ya yerleşip Silikon Vadisi’nde faaliyetlerimi sürdürecektim. İşin aslı Türkiye’den bu işlere başlayınca ‘bizim Serhan’ oluyorsunuz ve değeriniz yeterince bilinmiyor. Halbuki böyle başarılı çıkış yapmış ve Silikon Vadisi’nde faaliyet gösteren biri olarak Türkiye’ye geldiğinizde insanların tavrı değişiyor. Nedendir bilinmez, Türkiye’de maalesef dışarıdan gelen başarılı işadamını kendi içimizden çıkan bir başka başarılı işadamından her zaman daha çok el üstünde tutuyoruz. Halbuki ben aynı Serhan’ım ve her zaman aynı kişi kalmaya devam edeceğim.”