Canan Özsoy dev fikirlere liderlik ediyor

0
65

Türkiye, General Electric için yatırım yapılacak en önemli beş ülkeden biri. GE Türkiye, Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Canan M. Özsoy liderliğinde önemli başarılara imza atıyor. Özsoy, farklı iş disiplinlerinde görev almış bir yönetici. Kadın çalışanların iş hayatındaki başarılarıyla yakından ilgileniyor. GE Türkiye’nin kadın çalışan oranını yüzde 34’ten daha yukarılara taşımayı hedefliyor. 2016 yılında sağlık, ulaştırma ve enerjide büyümeye odaklı projeler peşinde. 

General Electric’in (GE) İstanbul Teknopark’ta 2015 yılında açtığı GE İnovasyon Merkezi’nin önündeyiz. GE’nin kurucusu Thomas Edison’ın vasiyetine uyar gibi burada önemli bir endüstriyel kuluçka merkezi yaratılmış. İçeride GE’nin beyin takımını oluşturan liderler toplantıda. Yenilikçi ve inovatif yaklaşımıyla tanıdığımız GE Türkiye CEO’su Canan Özsoy, beyin fırtınası toplantısına önderlik ediyor. Özsoy, “Fortune 50 En Güçlü İş Kadını” listesinin önemli isimlerinden biri. Bunda başarılı ve stratejik düşünen bir lider oluşunun etkisi büyük. Sağlıktan enerjiye, havacılıktan perakendeye birçok farklı endüstride faaliyet gösteren GE, Özsoy’un öncülüğüyle kapsamlı dijital dönüşümünü başarıyla tamamlamış görünüyor. Özsoy’un şirkete etkisini basına değerlendiren GE Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Türkiye’den sorumlu Başkan ve CEO’su Nabil Habayeb, iki yıl önce şunları söylemişti: “Özsoy, hem pazarlama hem de satış liderliği alanlarındaki geniş tecrübesiyle Türkiye’deki büyüme stratejimizi daha da ileriye taşıyacak. Sahip olduğu derin bilgi birikimi ve yenilikçi düşünce şekli ile ortaklıklarımızın ve iş alanlarımızın geliştirilmesine liderlik edecek.” 

DİŞ HEKİMLİĞİNDEN CEO’LUĞA GİDEN YOL
Özsoy, şirkette gençlere ve onların geleceğine büyük önem veriyor. Gelecek yol haritasında gençler için yeni iş olanakları yaratması, tedarik zincirlerinin yeniden şekillendirilmesi ve inovasyonda hız kazanmaya dönük çalışmalar var. Özsoy oldukça renkli bir kişilik. Sıcakkanlı ve esprili. Karşısındaki kişiyle göz teması kurmaya özen gösteriyor. Tane tane konuşuyor. Israrcı ve didaktik değil. Üsküdar Amerikan Kız Lisesi mezunu olan Özsoy İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’ni bitirdi. İlk işine özel bir klinikte başladı. O dönem sarı saçları, beyaz üniforması, eldiveni, maskesiyle, Alman doktor olarak anılıyordu. O günleri şöyle anlatıyor: “Hastalarım bana sarışın olduğum için Alman doktor derdi. Sonradan da ‘Doktor Bey’ demeye başladılar. Bey ifadesi gücü temsilen söyleniyordu. Ama hoşuma gitmiyordu. Kadınların bu unvanlar olmadan da başarılı ve güçlü olduklarını anlatmayı kariyerim boyunca kendime iş edindim.”

Özsoy, mesleki tatmin konusunda sıkıntı yaşamasa da daha fazla sosyalleşmek ve daha iyi şartlarda çalışmak üzere eşinin yönlendirmesiyle ilaç sektörüne girer. Kimya ve ilaç şirketi Hoechst’in ilanını görür. İşe başvurusunu şöyle anlatıyor: “İlanda doktor, eczacı, ziraat ve kimya mezunlarının arandığı yazıyordu. Diş hekimlerinden bahsedilmiyordu. Oysa ki diş hekimleri Hoechst’in ilaçlarını sıklıkla kullanıyordu. Bu durumu esefle kınayan bir mektup yazdım ve CV’mi de iliştirdim. Aramazlar ama bu bilinçleri oluşsun dedim. Aradılar… Sabah dokuzda iş görüşmesine girdim ve ‘şu kişi de sizi görmeli, bu kişiyle de görüşmelisiniz’ dendi, böylelikle akşam altıya kadar işte ilk günümü geçirdim.” 

Özsoy, 14 yılı Türkiye’de olmak üzere 18 yıl aynı firmada çalışır. Bu süre içinde Boğaziçi Üniversitesi’nde MBA’ini tamamlar. 2004’te Fransa’ya atanır. Bu arada şirketi önce Amerikalılar sonra Fransızlar satın alır. Şirketin adı birçok kez değişir ve en son Sanofi-Aventis olur. Özsoy, “Hangi konularda uzmanlaştınız derlerse, bu gibi durumları yönetmek ve hayatta kalmakta uzmanlaştım” diyerek açıklıyor. Fransa’ya metabolik ürünler grubuna bir ürünün dünya pazarlama müdürü olarak gider ve çok başarılı olunca o ürünün yanına başka ürünlerin de eklenmesini sağlar. Obezite ilaçları, diyabet ilaçları ve kemik metabolizması ilaçlarını tüm dünyada yönetir. 2007 yılında General Electric’ten teklif alır. Görevi GE sağlık bölümünün ABD ve Japonya hariç tüm dünya pazarlarındaki bölgesel pazarlamasını ve pazarlama stratejisini geliştirmektir. 2009 yılında GE’nin içinde bir terfiyle ABD’ye küresel pazarlama lideri olarak geçer. GE’nin sağlık bölümündeki tüm inovasyon süreçlerini gözden geçirme görevini üstlenir. Ardından global mamografi genel müdürü olarak hem inovasyon süreçlerini hem imalat süreçlerini hem de satış ve pazarlama süreçlerini yeniden yapılandırmak üzere çalışır. 2012’de GE Türkiye CEO’su olur.

900 MİLYON DOLARLIK YATIRIMA LİDERLİK ETTİ
Türkiye’nin GE için öncelikli ülkeler arasında olduğunu söyleyen Özsoy, “Türkiye’deki tüm işlerimizi birleştiren bir çatı kurulmasını istiyorlardı. Bu çatının başına da beni düşünmüşler. 30 saniye düşündüm ve evet dedim. Türkiye’ye dönmeyi istiyordum, bu pozisyon bir daha gelmez diye düşündüm” diyor. 
Özsoy’un en büyük görevi, markanın bilinirliğini artırmak olur. 900 milyon dolarlık yatırım paketinin çeşitli alanlara, özellikle sağlık, enerji, ulaşım ve inovasyona yönlendirilmesinde etkin rol oynar. Bu yatırımlar üç ana başlıkta gerçekleşir. Biri Türkiye’nin altyapı eksikliklerini desteklemektir. Enerji ve şehir hastaneleri de bunun altındadır. İkincisi Türkiye’de inovasyonu desteklemek, diğeri de yerelleştirmedir. Çeşitli ürünlerde bazı hizmetlerin yerelleştirilmesi üzerine çalışmaları yürütür. 
Özsoy ile görüştüğümüz ve fotoğraf çekimini organize ettiğimz GE Teknopark İnovasyon Merkezi, bu önemli yatırımın en iddialı parçası. Özellikle merkez içinde açılan “GE Garaj” görülmeye değer. Burada yeni üretim teknikleri kullanılıyor. Özsoy işleyişi şöyle anlatıyor: “Bu teknolojileri müşterilerimizle bir araya getiriyoruz. Müşteri inovasyon merkezi bizim için önemli bir yatırım. Müşterilerimiz ihtiyaçlarını söylüyor, biz de onların ihtiyacı doğrultusunda üretiyoruz. Bu süreçte start-up’larla birlikte çalışıyoruz. GE tarafından gerçekleştirilen İnovasyon Barometresi’ne göre, Türkiye’de başarılı olmanın sırrı müşteri ve pazarın beklentilerini anlamak. Üniversitelerdeki eğitimin de bu duruma uyum sağlaması gerektiğine inanıyoruz” diyor. GE İnovasyon Merkezi’nde aynı zamanda otoinşa teknolojileri, dijital üretim, malzeme uygulamaları ve tahribatsız muayene gibi ileri üretim teknolojilerinin yanı sıra endüstriyel internet, termal sistemler, onarım geliştirme gibi yazılım ve ürün mühendisliği teknolojileri de hayata geçiriliyor. 

KADIN LİDERİN GLOBAL GÜCÜ
Özsoy’un yönetimindeki GE Türkiye son üç sene içinde önemli yol katetti. Başarılı ve güçlü kadın modeli farklılık yarattı. Özsoy, Türkiye’yi gelişen pazarlar arasında General Electric için önemli ülkelerden biri haline nasıl getirdi? Bu soruya şöyle cevap veriyor: “Belli bir döneme kadar BRIC ülkeleri öncelikliydi; GE bu ülkelere önemli yatırımlar yaptı, ama bugün Goldman Sachs tarafından MIST olarak tanımlanan Meksika, Endonezya, Güney Kore ve Türkiye pazarları yükseliyor. Özellikle Suudi Arabistan ve Türkiye bölgede en büyük sıçramayı gösterecek ülkeler. Suudi Arabistan önemli kaynaklara sahip güçlü bir petrol ekonomisi. Türkiye ise sağlık, havacılık, enerji, ulaştırma gibi çok sayıda alanda proje üreten bir ülke. Türkiye’nin sağlam bir altyapısı, yetenekli işgücü var. Coğrafi konumu ile de çok önemli bir rol üstleniyor. Ben de bu yönün ortaya çıkması için çalışıyorum.” 

GE, bugün dört şehirdeki tesisleri ve 900’ü aşkın çalışanı ile Türkiye’de doğal gazdan üretilen elektriğin yüzde 50’den fazlasına güç sağlıyor. Ülkedeki uçakların yüzde 60’ı GE/CFM motorlarıyla uçuyor. Şirketin yaklaşık 15 bin sağlık teknolojisi ürünü birçok hastanede her gün kullanılıyor. GE’nin devam eden yatırımları bu kilit büyüme alanlardaki ortaklıklarını da güçlendirmek ve Türkiye için yeni fırsatların yaratılmasına katkı sağlamak üzerine. GE, Türkiye’nin mühendislik gücüne ise on yılı aşkın bir süredir yatırım yapıyor. Türkiye Teknoloji Merkezi, GE’nin Tusas Motor Sanayii (TEI) ile Ar-Ge, yeni teknolojilerin tasarım ve geliştirilmesi, üretim ve servis teknolojileri ve uçak motorları için yazılım alanındaki ortaklığını oluşturuyor. TTC’de görev yapan 300’e yakın Türk mühendisi, GE Havacılık’ın ticari ve askeri uçak, gemi ve endüstriyel motorlarının tasarım ve teknolojisini geliştiriyor. Son beş yılda yüzde 300 oranında büyüme elde etmiş olan Türkiye Teknoloji Merkezi bugün, GE ve ortak girişim şirketi CFM International tarafından üretilen motorlarla uçan dünyanın her tarafındaki uçaklarda kullanılan yeni tasarımlara ve teknolojilere katkıda bulunuyor. TTC’de çalışanların yaş ortalaması 33. Çalışanların yüzde 26’dan fazlası kadın. 

Özsoy bu devasa büyüklüğü yönetirken daha da başarılı olunabileceğini söylerken bir de eleştiride bulunuyor: “Genç insanlar fikri mülkiyet haklarından, prototip üretme sürecine kadar ne yapmaları gerektiğini bilmiyorlar. Yenilikçilik destekleniyor, ama bu dağınık bir destek. Silikon Vadisi benzeri bir kümelenmeye ihtiyacımız var. Hem odak hem de vizyon eksikliği yaşıyoruz. Sağlık ve yenilenebilir enerjiler Türkiye’nin odak noktaları olabilir.” 

YENİLİKÇİLİK ÇIKIŞ YOLU OLABİLİR 
Özsoy iki önemli alanda Türkiye’nin geleceğini parlak görüyor. Bu konudaki fikirlerini şöyle paylaşıyor: “GSYİH’nin yüzde 1’i yenilikçiliğe ayrılıyor. Bunun yüzde 90’ını devlet veriyor. Özel sektörün yenilikçiliğe desteği eksik. Hem odak hem de vizyon eksikliği yaşıyoruz. Bugün Güney Kore’de Samsung, LG gibi şirketler küresel dev ekonomi yaratan markalar konumuna gelmeyi başardı. Sağlık ve yenilenebilir enerjiler Türkiye’nin en önemli iki odak noktası olabilir. Özellikle biyoteknolojide bölgesel ve küresel bir çıkış yapabiliriz.” 
Özsoy GE Türkiye adına sürdürülebilir enerji ve çevre için Ar-Ge yatırımlarından 1 milyar dolar pay ayrıldığına dikkat çekiyor. Özellikle rüzgar alanında önemli çalışmalara odaklandıklarını söylüyor. İki ayrı firma ve fabrika ile 900 yeni iş fırsatı yaratarak önemli bir adım atıldığını, Türkiye’yi Orta Doğu ve Kuzey Afrika’yı kapsayan 17 ülkenin bölgesel rüzgar merkez üssü yapma konusunda kararlı olduklarının altını çiziyor. 

BAŞARISININ SIRRI DÖRT İLKEDE GİZLİ
Özsoy’un 30 yılı aşan iş hayatında kendine ilke edindiği dört başlık var. Bu kriterleri şöyle sıralıyor: “Başarımı, işimi çok sevmeme borçluyum. Sevmek ve severek çalışmak çok önemli. İkinci olarak insana bir amaç gerekiyor. Yaptığınız işin ay sonunda size getireceği gelirin de ötesinde getirilerini bilmek çok kıymetli. Ben kariyer hayatım boyunca önemli pozisyonlarda çalıştım. Her zaman ekibimle beraber hedefler belirledik. Amacınız olmazsa kendinizi işe yaramaz hissediyorsunuz. Hiçbir şeye çabuk sevinmemek, zorluklar karşısında da yılmamak önemli. Son olarak da sebat etmek çok önemli benim için. Çok sık vazgeçmek boşa harcanan zaman demek.” 
Küresel teknoloji şirketi General Electric’in, öncelikli büyüme pazarlarından biri olarak ilan ettiği Türkiye’nin başına bir kadın getirmiş olması rastlantı değil. Özsoy rastlantıları hayatın akışına bırakmış. Dönüm noktalarını ise rastlantı olmayacak kadar akıllıca inşa etmiş. Hayatının en büyük dönüm noktalarını şöyle anlatıyor: “Diş hekimliğini bırakıp, kurumsal bir şirkete ürün müdürü olarak geçip işi kotarabilmek ilk dönüm noktasıydı. İkincisi, ilaç sektöründe tutunup, kendime yer edinip, 18 sene sonunda daha büyük bir şirkette sıfırdan kariyere başlamaktı. Üçüncüsü ise 10 sene küresel pazarda tek bir şeyin uzmanı olduktan sonra ani bir kararla hiç bilmediğim bir portfolyoyu büyütmekti.”

KADIN YÖNETİCİ SAYISI ARTACAK
Özsoy, iş hayatında kadınların daha fazla söz sahibi olmaları çok çalışıyor. Özellikle kadınların yönetim kurullarında daha fazla yer alması konusunda ciddi bir çaba sergiliyor. Bu konuda lider kadınlardan biri olan OMV CEO’su Gülsüm Azeri ile birlikte dünyada başarılı kadınların entelektüel birikimlerinden fayda sağlamaya yönelik çalışan WomenCorporateDirectors’ın (WCD) Türkiye Platformu’nda görevli. Başkanlığını Azeri yürütüyor. Özsoy, WCD’nin dünya çapındaki önemli kamu kuruluşlarının ve büyük özel şirketlerin kadın yöneticilerinin üye olduğu tek küresel organizasyon olduğunu söylüyor. Türkiye’de de önde gelen kuruluşların, kadın üst düzey yöneticilerini bir araya getirerek geniş bir yönetim ekibi oluşturduklarını, eğitimli ve çalışan kadınların iş dünyasında daha üst pozisyonlara ve özellikle şirketlerin yönetim kurullarına taşınmasına yönelik çalışmaları bu yönde yürüttüklerini söylüyor. Özsoy, “Bugüne kadar 125’in üzerinde genç hanımı liderlik konusunda tespit ettik. Onlarla temasa geçtik. 2016’da Türkiye’de yönetim kurulu üyesi kadın sayısının daha da artmasını sağlayarak önemli bir işi başarmış olacağız” diyor. 

Özsoy, Türkiye’de kadınların sadece yüzde 25’inin iş hayatında yer aldığını ve Türkiye’nin 2023 hedefine tek ayakla koştuğunu söylüyor. “GE Türkiye’nin 918 çalışanının yüzde 34’ünü kadınlar oluşturuyor. Uçak motoru, gaz türbini, rüzgar türbini üreten bir teknoloji şirketi olarak bunun oldukça iyi bir oran olduğunu düşünüyorum. Hedefimiz ise yüzde 50. GE genelinde kadın mühendis oranı yüzde 26. Türkiye’de kadınların önünde üç büyük engel var. Birincisi, aile kurmak ve çocuk sahibi olmak konusunda öğretilen evrensel roller; ikincisi rol dağılımları. Üçüncüsü ise kadınların doğal yapısı. Erkekler, bireysel başarıya odaklanırken, kadınlar ekip başarısına odaklanıyor” diyor.

İstanbul Teknopark GE İnovasyon Merkezi’nde zaman hızla akıyor. Özsoy özel uçağıyla birazdan Türkiye coğrafyasında yatırım gerçekleştirdiği önemli noktalardan birine uçacak. Yaklaşık 6-7 saat süren toplantıdan oldukça neşeli çıkıyor. Herhangi bir yorgunluk gözlemlemiyoruz. Kıyafet olarak rahat bir tarz seçmiş kendine. Yaptırımlardan hoşlanmıyor. Toplantı mantığına göre ciddi ve ağır giyinmeyi sevmiyor. Krem rengi gömleğinin üzerine giydiği gri kazağı ve siyah pantolonu ile Cuma gününün son iş toplantısını gayet sportif ve eğlenerek bitiriyor. Fotoğraf çekimi sırasında merkezdeki GE logosu önünde, eli üzerinden enerji bağlantısı yapıyor ve “Bakın GE’ye dokunuyorum ve bu enerjiyi avucumda hissediyorum” diyor. GE’ye sıcak bir dokunuş yapan Özsoy’un kendine koyduğu hedefler ise bu dokunuşun somut versiyonu: GE Türkiye için doğru insanlarla çalışmak, ülkenin riskleriyle dünyanın algısını iyi yönetmek ve veri yönetim kriterlerini doğru şekilde kullanmak.

CANAN M. ÖZSOY’UN “EN”LERİ
En sevdiği yazarlar: Yaşar Kemal, Orhan Pamuk, Elif Şafak. Başta Dostoyevski olmak üzere Rus klasik yazarları
En beğendiği yönetmen: Steven Spielberg
Müzik tercihi: Klasik müzik, soft caz 
En sevdiği besteci: Chopin
En beğendiği söz: “Ben asla biz kadar güçlü olamam”
En beğendiği düşünür: Voltaire
Hobileri: Eşiyle kitap okumayı, seyahat etmeyi ve yemek yapmayı çok seviyor. “Haftada bir kere sinemaya gitmeye, istediğimiz kadar olmasa da sergi ve konserleri takip etmeye özen gösteririz. Ayrıca dostlarımızla golf oynamaktan da büyük zevk alıyoruz” diyor.