Borusan EnBW Enerji atakta

0
117

Yenilenebilir enerji vizyonunun Türkiye’deki öncü kurumlarından Borusan EnBW Enerji, Türkiye’nin en büyük karasal enerji oyuncularından biri olmak için birbiri ardına yatırımlar yapıyor. Avrupa’nın en büyük karasal (on-shore) rüzgar enerjisi oyuncusu Vestas ile 346 milyon dolar değerindeki beş rüzgar enerji santrali yatırımı yapan Borusan EnBW Enerji, önemli hamleler peşinde. Borusan EnBW Enerji Grubu Genel Müdürü Mehmet Acarla, grubun enerji politikalarını ve hedeflerini anlatıyor.
 
Borusan EnBW Enerji’nin enerji sektöründeki performansını değerlendirir misiniz?
Grubumuz son üç sene içinde iki ana konuya odaklandı. Enerji portföyünün yenilenmesi ve yatırımların başlaması. Yenilenebilir enerji sektörü oyuncusuyuz. Mut RES (Mersin/Karaman), Fuatres RES (Kemalpaşa, İzmir), Harmanlık RES (Karacabey, Bursa), Koru RES (Lapseki, Çanakkale) kurulumu ve Bandırma RES (Bandırma, Balıkesir) kapasite artışı ile beraber 207 MW’lık kurulu gücümüz var. Bandırma tesisine ek projeler yapıyoruz. 2015’in üçüncü çeyreğinde bitecek. Böylece 300 MW’a ulaşacağız. Rüzgarda bin 500 MW’a ulaşmak hedefimiz var.
 
Portföyünüzün yüzde 62’sini rüzgar enerjisi oluşturuyor. Yatırımlarla ilgili hedefler nedir?
Avrupa’nın en büyük karasal rüzgar enerjisi yatırımlarından birine sahibiz. 2007 yılında giriş yaptığımız enerji sektöründe bugüne kadar 460 milyon dolar yatırım gerçekleştirdik. 2015 yılında tamamlayacağımız yatırımımızın toplam tutarı ise 300 milyon doların üzerinde olacak.
 
Borusan EnBW Enerji, sektörde kendini nasıl konumlandırıyor?
2009’da enerji sektöründe EnBW ile ortaklık yaparken ilk hedefimizi, 2020 yılında 2 bin MW kurulu güce ulaşmak olarak belirledik. Daha sonra, geçtiğimiz yıl enerji stratejimizi revize edip, portföyümüzün tamamını yenilenebilir enerjiler olarak konumlandırdık. Bu kararımızın en önemli nedenlerinden biri; yenilenebilir enerjilerin yakıt tedariğine ve yakıt fiyatlarına bağımlı olmamasıydı. Yerli enerji kaynaklarımızı özellikle yenilenebilir enerji kaynaklarımızı süratle değerlendirmemiz gerekiyor. Temiz enerji kaynakları; rüzgar, güneş ve hidro elektriğe yatırım yapıyoruz. Türkiye’nin rüzgar potansiyeli çok yüksek. Ama henüz bir kısmını kullanabiliyoruz. Hükümetin yenilenebilir enerjiler konusunda 2023 yılına kadar 20 bin MW kurulu güç hedefi var. Türkiye’nin, bu konuda Avrupa’dan daha çok potansiyeli var. Ekonomik büyüme istihdamı ve refahı artırdıkça, evsel tüketimlerimiz de artıyor. Örneğin bundan 10 sene önce kaç evde klima vardı, şimdi kaç evde var? Bundan sonra da elektrik tüketimimiz artmaya devam edecek. Hatta bu artış, GSMH artışından birkaç puan daha önde. Son 10 seneye bakarsak ortalama 1-2 puanlık fazlalık bile var.
 
2013’te ithal enerji kaynaklarına olan bağımlılık yüzde 70 oranlarına ulaşacak. Bu konuda hangi önlemler alınmalı? Öngörüleriniz neler?
Elektrik üretimine baktığımızda, dışa bağımlıyız. Çoğunlukla doğalgaz üzerinden elektrik üretimi sağlıyoruz. Ülke olarak Rusya, Azerbaycan, İran ve yakın zamanda Irak en fazla doğalgaz aldığımız ülkeler arasında. Türkiye coğrafya olarak dünya piyasalarındaki gaz fiyatlarına bağlı bir bölgede. İkinci olarak, yüksek miktarda ithal kömür kullanıyoruz. Yüzde 10 civarında üretim var bu alanda. Bu sürdürülebilir bir durum değil. Yerli kaynakların kullanılması teşvik ediliyor. Çünkü yerli kaynaklarda sabit fiyat garantisi var. Grubumuz sürdürülebilirlik konusunda uzun vadeli yatırım yapıyor. Avrupa’nın en büyük karasal rüzgar enerjisi santrallerinden birini oluşturmak istiyoruz.
 
Yenilenebilir enerji sektöründe gerçekleştirdiğiniz ortaklığın getirilerinden söz eder misiniz?
Almanya ve Avrupa’nın önemli enerji oyuncusu Vestas ile ortaklık yaptık. Türkiye’deki yenilenebilir enerji pazarını yakından takip ediyorlar. Türkiye pazarında 2013 yıl sonu itibariyle 245 TWh olarak gerçekleşen elektrik talebi, 2023 yılına kadar yaklaşık iki katına çıkacak. Bu rakam Türkiye’yi Avrupa’da elektrik tüketimi açısından ön sıralara taşıyacak. Ortaklığımızla bu hızla büyüyen enerji gereksinimine sürdürülebilir kaynaklar ağırlıklı olmak üzere yanıt vermek üzere yatırım yapıldı. Borusan EnBW Enerji ve Vestas türbin tedarik ve bakım anlaşması imzaladı. Yapılan bu yatırım sadece şirketlerimize değil, Türkiye’ye de büyük katma değer sağlayacak.
 
Türkiye’nin yenilenebilir enerji politikalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ülke olarak hâlâ elektrik piyasasını öğreniyoruz. “Ülke olarak” diyorum çünkü bunun içinde yatırımcılar, tüketiciler ve devlet de var. Dolayısıyla her alanda bir liberalizasyon süreci devam ediyor. Yenilenebilir enerji sektörüne muazzam bir ilgi var. Birçok yatırım özel sektör tarafından yapılmaya başlandı. Hükümet tarafında mevzuatlar geliştirildi; yeni kanunlar, yönetmelikler çıkarıldı ve sürekli de yenileri çıkarılmaya devam ediyor. Hükümetin bütün bu konularda daha sistematik bir yaklaşım sergilediğini görüyoruz. Diğer yandan sektör bizde Avrupa’dan daha farklı gelişti. İlk yıllarda maalesef bir lisans ticareti dönemi yaşandı. Sektör neredeyse herkese açıktı ve her önüne gelen lisans aldı sattı. Bir kuruş yatırım yapmadan, sadece lisans ticareti yapan bu kesim, sektörü epey sıkıntıya soktu. Ama artık pek mümkün değil. Çıkarılan mevzuatlarla çok önemli adımlar atıldı. Tabii mutlaka herkes yatırım yapacak diye bir durum yok; proje geliştirip, satan firmalar da var. Şimdilerde yeni mevzuatlarla onların da önü açıldı. Öte yandan; enerji sektörü küçük yatırımcıya da açık olmaya devam edecek. Halen çok miktarda küçük yatırımcımız var. Bunu rüzgarda, HES’de gördük, güneşte de görmeye devam edeceğiz. Örneğin hidroelektrikte birçok mikro santral kuruldu. Bunların çoğu küçük yatırımcılardır. Tabii ki piyasada bir konsolidasyon olacak, bunu bekliyoruz. Ama Türkiye’de, Avrupa’daki gibi birkaç büyük şirketin piyasaya hakim olduğu bir yapıyı beklemiyoruz.
 
Projelerinizi nasıl oluşturuyorsunuz? Örneğin rüzgar santrali projelerinizi nasıl belirlediniz?
Biz ilk başta proje geliştirerek başlamadık. Daha ziyade sektördeki ilk dalgada, geliştirilmiş ve geliştirilme aşamasında olan projeleri satın aldık. Ancak satın aldığımız projelere geliştirme yatırımları yaptık. Örneğin sağlıklı bir ölçüm yoktu. Ölçüm istasyonlarımızı kurup, yeni ölçümler yaptık. Diğer taraftan projeleri mevzuatlar çerçevesinde, verimlilik kriterlerine göre geliştiriyorsunuz. Dolayısıyla pek çok etken söz konusu. Örneğin sahanın nasıl bir arsa olduğuna göre; kamu arazisi, özel ya da orman mı yoksa tarım arazisi mi olduğuna göre farklı idari süreçler takip ediyorsunuz. Yine örneğin ilk yıllarda maden sahalarıyla kesişmeler oldu ve epey sorun yaşandı. Dolayısıyla doğru sahayı belirlemek için bütün bunları çalışmak gerekiyor. Yine lojistiği çok önemli. Çünkü çok hacimli ve ağır ekipmanlar taşıyorsunuz. 100 metreyi bulan türbin kanatları, 80 tonluk naseller taşıyorsunuz. Aynı şekilde dağın başında temel atacaksınız, onun lojistiği var, ölçümler var. Her şeyden önemlisi türbin seçimleri var. O sahada çalışabilecek en verimli türbinleri belirlemeniz gerekiyor. Bütün bunların sonucunda bir bütçe çıkıyor ve ona göre yatırım yapıp yapmamaya karar veriyoruz. Bugüne kadar geliştirdiğimiz RES projelerimizin tamamı için yatırım kararı aldık.
 
Bir sahanın tüm kapasitesi tek bir projede mi değerlendiriliyor?
Bunu aldığınız lisans belirliyor. Yani lisans alırken TEİAŞ’ın bağlantı izni verdiği trafolarda, rüzgar için ayrılan bağlantı kapasitesi üretiminizi belirliyor. Ancak örneğin orta büyüklükte 50 MW sahanız var diyelim. Buraya bugünün teknolojisiyle 3,3 MW 15 türbin sığdırabiliyorsunuz. Eğer bağlantı kapasiteniz 50 MW’ın altında ise ona göre projelendiriyorsunuz. Dolayısıyla o sahada bağlantı kapasiteniz ne ise onu en verimli şekilde üretecek türbini, adedini ve yerleşimini belirliyorsunuz. Burada türbin seçimi kadar, türbinlerin doğru konumlandırılması da çok önemli. Türkiye’deki sahalar dümdüz sahalar değil. Büyük çoğunluğu dağlık yerlerde. Eğer düzgün yerleştirmezseniz büyük farklar oluşabiliyor.
 
Portföyünüzdeki projelere dönersek, RES projelerinizde neler var?
Aslında piyasaya geç girdiğimiz için henüz devreye aldığımız santral sayısı az. İlk projemiz 60 MW Bandırma RES. Burada Vestas’la çalıştık. Çok verimli bir saha ve çok da memnun olduğumuz bir yatırım. Halen montajı devam eden 50 MW’lık ikinci projemizi Tekirdağ Balabanlı’da Siemens’le yapıyoruz. 22 türbinden oluşan santralin tamamı bu yaz ortasında devreye alıyoruz. Öte yandan Bandırma’daki tesisimize yine Vestas’la 27 MW yeni ilave yapıyoruz. Burada özellikle belirtmek isterim “yenileme” değil, “ekleme” yapıyoruz. Zaten Türkiye’de değiştirmeler için çok erken. Normalde rüzgar türbinlerinin ömrü 20-25 yıldır ve eski türbinlerin modernize edilmesi Avrupa’da bile yeni yeni başladı. Türkiye’de sahalar geniş ama TEİAŞ’ın az kapasite vermesi nedeniyle geniş saha da olsa az sayıda türbin kuruluyor. Dolayısıyla o sahaların elverdiği ölçüde ilaveler yapılıyor ve biz de Bandırma’da bunu yapıyoruz. 27 MW’lık ilave kapasiteyle birlikte toplamda 87 MW’a ulaşacak. Onun dışında dört adet yeni RES projemiz var. Bunların üçü; Bursa Karacabey Harmanlık RES, Çanakkale Lapseki Koru RES, Mersin Mut Sertavul RES olmak üzere 50 MW’lık projeler. Bir de İzmir’de Kemalpaşa yakınında 30 MW’lık Fuat RES projemiz var. Şu anda projelerin hepsinin idari izinleri alınıyor. Ardından peyderpey inşaatlarına başlayacağız. Bunların hepsi 2015 yılı içinde, en geç üçüncü çeyrekte devreye girmiş olacak.
 
Hidroelektrikte hangi projeleriniz var?
Toplamda 280 MW’lık HES portföyümüz var. Bunun 50 MW’ı devrede. Erzurum İspir’de Yedigöl Aksu projemiz çalışıyor. Nehir tipi dediğimiz barajsız proje. Daha sonra Ordu Fatsa’da bir projemiz var. O da 56 MW büyüklüğünde barajlı bir proje ve Fatsa’ya içme suyu da sağlayacak. Bir de Antalya’da Alanya Çayı üzerinde 174 MW’lık barajlı projemiz var. Fatsa ve Alanya projelerimiz halen geliştirme aşamasında. Henüz yapımına başlanmadı. Hedefimiz 280 MW’lık portföyümüzün tamamını devreye almak.
 
Güneş enerjisi alanındaki hedefleriniz neler?
GES konusunda ilk dalgaya girmedik. Çünkü 600 MW’lık kapasite açıklandı. Buna karşılık 8 bin 900 MW başvuru geldi. Bunun da 6 bin MW’ı ihaleye katılmaya hak kazanıyor. Bu da çok ciddi bir yarışma olacak anlamına geliyor. GES’ler için, “güneş kullanım bedeli” gündeme gelecek. Toplam 200 MW’lık güneş santrali kurma hedefimiz var.
 
Hidiv Elektrik ile elektrik ticaretine de girdiniz. Enerji borsası kurulum çalışmaları da devam ederken yaşanan gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye bu işin henüz çok başında ve öğrenmesi gereken çok şey var. Elektrik ticareti konusunda bir dönem çok fazla firma kuruldu. Aralarında bir masa bir sandalyeden oluşan pek çok firma da vardı. Bunların büyük bir kısmı meşhur Şubat 2012 krizi sırasında battı. Mevcut piyasa koşullarında enerji üretimi yapmadan, satış yapmak çok riskli. Çünkü fiyatlar bir anda yükselebiliyor ve piyasadan alıp müşteriye fiks fiyattan sattığınız için aradaki farkı cebinizden ödemek zorundasınız. Dolayısıyla üretim olmadan bunu yapanların hepsi risk altında. Bu durum EPİAŞ’ın borsayı işletmeye başlamasıyla değişecektir. Böylece günlük fiyat iniş-çıkışlarından etkilenmeden, uzun vadeli enerji alım-satımları yapılabilecek. Dünyadaki birçok piyasada da böyle. Örneğin üç yıl sonrasının fiyatını şimdiden bilip, enerjisini ona göre belli bir fiyattan satabiliyorlar.
 
Sektörde yaşadığınız en büyük sorun ne?
İdari süreçlerin sürekli değişmesi. Düzenlemeler tabii ki yapılmalı ama tam işin ortasında yeni uygulamalar getiriliyor. Süre kısıtları nedeniyle de büyük sıkıntılar yaşıyorsunuz. Siz bir yatırım için yola çıkıyorsunuz, o arada mevzuat değişiyor, yeni bir yönetmelik, yeni bir tebliği çıkıyor. Maliyetleriniz de bir anda artmaya başlıyor. Örneğin rüzgarda, Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın yarattığı bir belirsizlik var. Altı aydır bu belirsizlik nedeniyle izinler alınamıyor. Projeler başlayamıyor. Bu hakikaten sıkıntı verici bir şey. Yine ormanla ilgili üst kullanım hakları var. O haklarla ilgili belli bedeller var. O bedellerin bir anda 10-15 katına çıktığını görüyorsunuz. Projenizin bütün fizibilitesi etkileniyor. Birçok firma -biz de dahil olmak üzere- bundan çok muzdaripiz. Biz projelerimizin birçoğunun idari takip süreçlerine çok erken başladığımız için oldukça yol almış durumdayız. Ancak yine de kritik sınıra yaklaşan projelerimiz var.

Rüzgarda ve güneş enerjisinde hedefler neler?
Hedefimiz 2020’de sadece rüzgarda 1500 MW’ı yakalamak. Öte yandan enerji konusu dünya siyasetini, ülke ekonomilerini belirleyen, önemli bir konu. Birçok açıdan heyecan verici olmakla beraber enerji piyasasına girecek olanların çok dikkatli olması gerekir. Çok fazla değişkeni var ve ne kadar liberal olursa olsun devletlerin kontrolünde olması gerekir. Bugün Almanya’da nükleerden çıkış programıyla beraber yenilenebilir enerji sektörü çok ciddi ağırlık kazandı ama başka ciddi sorunlar çıktı. Devlet müdahalesi olmadan çözülemiyor. Dünyanın en liberal ekonomilerinde bile devletin eli enerjinin üzerinde olacak. Bunu bilerek davranmak gerek.