Bir CEO’nun sosyal medyayla sınavı

0
78

Siemens ile ilgili bir anket yapılsa ve ankete katılanlardan 100 özellik arasından şirketi tanımlayanları seçmeleri istense mühendislik ilk sırada gelir; sosyal sorumluluk kendisine bir yer bulur ancak sosyal medyayı işaretleyen birini bulmak mucize olur. Gelecekteki Siemens bundan çok farklı tanınacak; şirket sosyal medyayı müşterilerine daha iyi dokunmak için bir araca çevirmeyi öğrenmek istiyor ve bu konuda kararlı.
 
Bundan bir sene önce şirketin sosyal medyaya merak salmasının ardından geçen sürede yaşanan değişim, Siemens’in bu alanı kullanmayı öğreneceğinin işaretlerini veriyor. Siemens CEO’su Hüseyin Gelis, “Bir sene önce bana Twitter veya diğer sosyal medya kanallarından bahsettiklerinde, ‘asla istemiyorum, vaktim yok’ diyordum. Daha doğrusu çok pozitif bakmıyordum” şeklinde konuşuyor. Gelis’in o zamanki kullanıcı profili, “interneti ve sosyal medyayı takip eden, sayfalara giren, okuyan ama pek aktif olmayan kullanıcı şeklindeydi.
 
İletişim ve konuşmayı yönlendirme konusunda çok başarılı olduğu yakın ve iş çevresinde bilinen Gelis, sosyal medyanın Siemens’e sağlayabileceklerini yine bu iletişim yeteneği sayesinde keşfediyor: “İletişimde iyiyimdir ama iletişim de çok çabuk değişiyor. Bakıyorum elemanlar daha fazla sosyal hayatımdan soru sormaya başlıyor. Almanya’daki yönetim kurulu başkanımız Türkiye’ye geldiğinde kendisine ‘Bizim de şirket içinde ve şirket olarak sosyal medya alanında daha aktif olmamız lazım’ dedim. ‘Tamam’ dedi.”
 
Siemens’in sosyal medya arayışının hikayesi böyle başlıyor. Gelis’in de aralarında yer aldığı sekiz global CEO, sosyal medya elçisi olarak seçiliyor ve şirket içinde sosyal medya vahyedilmeye başlıyor. Daha önce de başlangıç aşamasında bir blogu olan Gelis’in hayatı da bu andan itibaren değişmeye başlıyor.
 
Gelis, “Hiç unutmuyorum, Zeynep Hanım (Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü Zeynep Alimoğlu) ve Buket Hanım (Buket Yaman) sağolsunlar, bu konular hakkında bir şeyler yazın dediler. Bunu hiç unutmam” diyor. Hikayenin bundan sonrasını Alimoğlu ve Yaman da çok iyi hatırlıyor. Blog işlerini hafta sonu yapan Gelis, inovasyon gibi sevdiği konular da olunca çok çalışıyor ve pazartesi günkü toplantıya “Mucizeler Daima Yaşanır” adlı çalışması ile geliyor. Gelis, “Kısa yazın dediniz diye dört buçuk sayfada toparladım” deyince ekip gülmeye başlıyor. Siemens Türkiye CEO’sunun aldığı ilk ders, “İnternette bu kadar uzun yazıyı kimse okumaz” oluyor.
 
Gelis, bu ilk dersin ardından geçen bir yıllık sürede çok şey öğrendiğini düşünüyor. Buna bir dönüşüm demek daha doğru olabilir. Gelis’in geldiği Alman ekolünde bir şey yapılacağı zaman, bazen çok fazla ayrıntıya girerek dört dörtlük bir planlama yapılması esas alınıyor. Sosyal medya ise, çok kısa mesaj vermeyi ve konuları daha basit anlatmayı gerektiriyor. Gelis, ikinci tarafta becerisini artırdıkça sosyal medya işinden zevk almaya başlıyor.
 
Bunu sağlayan, 32 yaş ortalaması ile çok genç olan Siemens Türkiye’deki insan kaynağı profilinin değişmesi ve bu yeni becerinin Gelis’e bu gençlerle iletişimini güçlendirmede yardımcı olması.
 
Gelis “Gençler için konu sadece şirket değil, yönetici ekip. Yöneticiyi daha iyi tanımak istiyorlar. Tanıştığım gençler bana özel hayatımdan şeyler anlatıyorlar çünkü sosyal medyadan takip ediyorlar. O da güzel bir şey aslında. Eskiden biz özel hayat ayrı, iş hayatı ayrı diye alışmıştık. Gençler artık bütün paketi istiyor” diyor. Bu paket, yöneticisine “kimsiniz” sorusunu yöneltmeyi de içeriyor. Bu soru, kendisinin de esprisini yapacak kadar farkında olduğu gibi, Gelis için sosyal medyanın kapılarının açılmasını sağlıyor.
 
Ancak şöhret Gelis’in gözlerini boyamış değil. Sosyal medyada her şeyin çok çabuk gerçekleşmesi, bu nedenle Gelis’te hâlâ güvensizlik yaratan bir durum. Gelis, “Sosyal medyada her şey çok çabuk, çok hızlı. Bu bekleniyor. O konuda benim soru işaretlerim var; endişelerim var daha fazla” diyor. Bu daha çok kalitenin korunması ile ilgili bir endişe. Bununla birlikte Gelis, “kötü” demekten uzak durup açık fikirli, öğrenmek isteyen bir çizgide ilerliyor.
 
Bunu yaparken iletişimdeki muhteşem değişimin etkisinde kaldığı kesin. Gelis, bloğundaki bir yazısında da bunu konu alıyor. Eskiden kitap almak zor ve kitap yazmak bir imtiyazken, artık Andy Warhol’un herkesin 15 dakikalığına meşhur olacağı kehanetinin gerçekleştiği günleri yaşıyoruz. Sosyal medyada 10 saniye içinde meşhur olunabiliyor ve bu herkese açık. Okuma yazma bilinmeyen dönemle karşılaştırıldığında bu muazzam bir değişim. Yeni dünyayı bu şekilde tanımlayan Gelis, “Bu olanağın herkese açılması güzel, eskiden böyle değildi. Herkese açık ama her yerde ayak izleri bırakıyoruz. O konu da benim hep aklımda” diyor. Gelis’e göre bunun çözümü, kaliteli olmaya daha fazla öncelik verilmesi.
 
Bir yıllık deneyiminin ardından geldiği noktada Gelis’in kişisel ve kurumsal değerleri ile sosyal medya kafasında “kısa yazılan, hızlı olmayan ve kaliteden ödün verilmeyen” bir dünya olarak şekillenmiş durumda. “Benim en önemli işlerimden biri Siemens markası. Annenize babanıza bile sorsam, onların aklında bir Siemens markası vardır: Alman markası, kaliteli… Onları koruyoruz biz. Aynı zamanda ismimizi de koruyoruz. İnsanlar kendilerine kaç sene yatırım yapıyorlar; isimleri de birer marka. O yüzden ben sosyal medyada olanlara şu mesajı da vermek isterim: Markanıza dikkat edin, çok önemli.”
 
Sosyal medya ile ilgili abartılı anlatımların ardından ilginç bir fotoğraf ya da bir satır yazı ile ünlü olmanın büyüsünün zamanla azalacağını düşünen Gelis, insanların deneyimi arttıkça bu şekilde ünlenmenin zorlaşmasının da bunda etkili olacağını düşünüyor. Trend Topic olmanın büyüsünün zaman içinde herkesin kendi arkadaş grubunu ya da çevresini daha iyi seçtiği bir dünyaya yerini bırakması Gelis için muhtemel gelişme.
 
Bu, ayak izlerinin önemini artırıyor. Sosyal medya, bugünkü gençlere 50 sene sonra düşüncelerinin gerçekten böyle olup olmadığının yeni gençler tarafından sorulacağı bir dünyanın kapısını da açıyor. Bu konuda bu kadar derin düşünen Gelis, şimdiye kadar sosyal medyada yazdığı hiçbir şeyi silme gereği duymamış. Bu, sosyal medya ile gerçek dünyadaki hayatının kesiştiği nokta: “Sadece sosyal medyada değil bir yerde konuşma yapacağım zaman da bunu düşünerek yazdım. Hep emin olduktan sonra yazmaya başlamayı tercih ettim” diyor Gelis.
 
Bu, duygusal bir riskin oluşmasını da engelliyor. Siemens Türkiye CEO’su, Çinlilerin “Sinirliyken bir şey söyleyeceksen, bunu ertesi gün söyle” sözünü unutmuyor ve “süper” dediği bu yeni ve önemli iletişim ağına da uyarlıyor. Açıkçası bu alışılmadık bir sosyal medya kullanımı. 10 saniyede mesaj yazılan bir dünya tanımlayıp sonra bu Çin atasözüne bağlı kalmak, Gelis’in sosyal medya elçiliğini daha ilgi çekici hale ve hatta felsefi bir sürece dönüştürüyor. Bu, “konuyu seçmek kolay ama mesajı kısa vermek zor” şeklinde tanımlanan ilk günlerle karşılaştırıldığında kat edilen mesafeyi büyütüyor.
 
Ancak arayış hala sona ermiş değil. Gelis’in yazdığı konuların çoğu Siemens ile ilgili. Siemens’in ağırlığı yüzde 70-80’i bulurken, sosyal medyadaki Gelis şirket ile ilgili konuları takip etmeye özel bir özen gösteriyor. Diğer tarafta da, kadınlara yönelik şiddet gibi “bizi etkileyen” konuları ele alıyor. Gelis’in bloğundaki yazılar, konunun özelliğine göre, Türkçe, Almanca ve İngilizce çevirileri ile birlikte yer alabiliyor.
 
Türkçe ve Almanca olarak yayınladığı “kadın cinayetleri” yazısının 70 kere okunmasına karşın bayram mesajının 200’ün üzerinde tekil kullanıcı çekmesi, Gelis’i şaşırtmış. Bu yazıyı yazmayı kendi sosyal sorumluluğu olarak gören Gelis, “Bazı konulardan sıkılabiliyoruz ama kadın cinayetleri gibi bir konudan sıkılmamamız lazım. Bu bizim sorunumuz ve bunu daha fazla konuşmalıyız” diyor.
 
Gelis’in en sevdiği konu olan inovasyon, Siemens ile ilgili konular ve sosyal sorumluluk düşünüldüğünde Gelis’in sosyal medya elçiliğini yeterince çeşitlendirdiğini gösteriyor. Bu, Siemens için de önemli bir gelişim çizgisi oluşturuyor. Gelis, sosyal medyadaki içeriği için “Arkasında benim ismim var ya da Siemens var. Kaliteli olması için çalışıyorum” diyor.
 
Ancak bu çok statik ya da kurumsal bir sosyal medya deneyimi anlamına gelmiyor.
 
Tarabya’daki çöp tenekesi fotoğrafı, sosyal medyadaki bu takım elbiseli kimliği eşofmana taşıyan çarpıcı bir örnek. Hafta sonları evinden çıkıp Tarabya’ya doğru koşu yapan Gelis’in bu fotoğrafının hikayesi ilgi çekici: “Koşarken birisinin çöp tenekesinin kapağını açtığını ve çöpü attıktan sonra kapattığını gördüm. Disiplinli olması hoşuma gitti. Fakat dönüş yolunda baktım, çöp tenekesinin altında koskoca bir delik var.”
 
Gelis’in bu fotoğrafı hayatındaki ilginç bir anı yansıtıyor ama Siemens’in kurumsal sosyal ağ tarafında oluşan bakış açısı ile ilgili bir fikir de veriyor. Gelis, “sanatsal çalışmasını” yayınlamaktan zevk alıyor, bir sorunu ortaya koyuyor ve belediyelerin de sosyal ağları takip ettiğini bilerek o çöp tenekesinin değiştirilmesi için bir süreç tetiklemiş oluyor. Bunun inovatif bir şirketin iş yapış tarzından bir farkı yok.
 
Sosyal medya, Gelis için yeni ağlarının da oluşmasını sağlıyor. Özellikle üniversiteli gençlerle kurduğu ilişkiden memnun olan Gelis, “Bazılar iş arıyorlar, gayet doğal ama çoğu zaman da teknolojiyi takip ettiklerini görüyoruz. İstediğimiz konu zaten o” diyor. Sosyal ağ, Gelis ile şirketin elemanları arasındaki ilişkiyi de değiştiriyor ve daha insan insana bir boyuta taşıyor. Müşterilerle sosyal ağ üzerinden kurulan ilişki de gittikçe genişliyor.
 
Şu andaki durumda 30’lu yaşlar ve bunun altı en fazla gelişen sosyal ağ segmenti. 30’un üzerinde ilerledikçe sayı azalıyor. Yurtdışından takipçi edinmek Gelis’i şaşırtmış ama Türkiye’yi takip edenlerin başka biri kaynak olarak kendisini de takibe aldıkları sonucuna varmış. Bunlar kişisel olduğu kadar kurumsal arayışlar açısından da tatmin edici sonuçlar.
 
Gelis, sosyal medyadaki varlığı ile bir medya imparatorluğu da oluşturmuş durumda. Bloğunu gündem olarak kullanan Gelis, düşüncelerini biriktirip burada belli konular üzerine yazılar yazıyor. Baskı olmayan ve kendisinin hoşuna giden alan burası. Twitter, kısa haberler ve mesajlar ortamı. Twitter, kısa yazma zorunluluğu gibi boyutlarıyla daha baskıcı, LinkedIn ise daha profesyonel bir ortam. Gelis, “Orada daha fazla teknoloji, iş hayatı konuşuyoruz. Bunlar tamamen farklı ortamlar” diyor ve Google+’a ya da Instagram’ı -özellikle fotoğraf paylaşımına bağlı olarak- daha sanatsal bulduğunu ekliyor.
 
Gelis, bu entegrasyonu açıklamak için bir anda “teknoloji” sözcüğünün Yunanca kökenli olduğu ve sanat anlamına geldiği noktasına sıçrıyor. Santral İstanbul’daki Siemens türbininin geçmişte enerji sağlarken bugün bir sanat eseri gibi durmasını, teknoloji ile sanat arasındaki bağın somut bir örneği olarak gösteriyor. Bu iki disiplin arasında bağ kurmak, Gelis’in en büyük zevklerinden biri ve CEO bu zevki özellikle Google+ ile Instagram’da yaşadığını söylüyor. Ancak gerçekte bu sadece sınırlı bir deneyim. Çok fotoğraf çekme fırsatı olmayan Gelis, Instagram’da o kadar iyi olmadığını söylüyor. Tarabya’daki çöp kovası fotoğrafı bunun istisnası.
 
Diğer yandan Gelis’in performans ibresi, inovasyon söz konusu olduğunda tam aksi yöne sıçrıyor. Gelis için inovasyon, yeni teknolojiden yeni fikirlere kadar uzanan bir yelpaze. Senede iki kere gittiği Silikon Vadisi’nde bu inovasyon heyecanını yaşayan Gelis, özellikle buradaki kuluçka olanaklarından çok etkileniyor. Gelis, “İki insan bir araya geliyor, bir fikirleri var. Yeni şirketler, ürünler, aplikasyonlar çıkıyor. Bunların yüzde 80-90’ı sosyal medyadan gelen çözümler” diyor.
 
Türkiye’nin istatistiklerde internet kullanımında kategorisine göre ilk beş ya da ilk 10 arasında yer almasını cesaret verici bulan Gelis, bu potansiyelin değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyor. Siemens Türkiye CEO’su bunu söylerken, oyunun içindeki biri olarak kendi attığı adımların bu potansiyelin kullanılması açısından ne kadar önemli olduğunu zaman zaman unutuyor. Her yeniliğin stres anlamına da geldiğini hatırlatan Gelis, sonuçların büyüklüğüne odaklanıp korkuları aşmak gerektiğini düşünüyor.
 
Siemens Türkiye CEO’su Gelis, ilk tweet’ini atarken “doğru yazdım mı, gitti mi, paylaşabildim mi” gibi kaygılarla boğuştuğu günlerden -kendisi sürekli yeni şeyler öğreniyorm dese de- sosyal medyayı mütevazı bir söylemle bile iyi kullandığı günlere ulaşmış durumda. Dünya genelinde belirlenen sekiz medya elçisinin düzenli olarak -tabii ki internet ortamında- yaptığı toplantılarda, “Senin takipçi sayın ne oldu”, “Ben şunu yaptım, süper oldu” gibi heyecanlı anlatımların havada uçuşuyor. Gelis kıran kırana geçen bu toplantılarda neyin yapılabileceği ve neyin daha doğru yapılacağı konusundaki tartışmaların hararetini anlatmanın zor olduğunu söylüyor. Türkçe’de karşılık düşen en iyi söz “birbirine girmek” olabilir.
 
Eylül ayında 2013’ü 10,4 milyar euro ciro ve 50 bin çalışan ile kapatan BSH’daki yüzde 50 hissesini 3 milyar euro’ya Bosch’a satan Siemens önemli bir değişim sürecinden geçiyor. Aynı dönemde petrol ve gaz sektörü için ekipman üreten Dresser-Rand grubunu da 7,6 milyar dolara satın alan şirket ana alanlarından biri olarak belirlediği enerjide büyümeyi hedeflediğini gösteriyor. Yakın gelecekte şirketin alışık olduğumuz sektör bazlı organizasyonel yapısını değiştirdiğinin açıklanması bekleniyor. Bu kadar büyük değişim yaşayan bir şirkette sosyal medya adımları ne kadar önemli olabilir? Sosyal medyayı Siemens’teki değişimin merkezinde görürseniz, şaşırmayın.

 
Hüseyin Gelis’in sosyal medya hissiyatı:

  • Zevkli: Sosyal medya basit ve kısa anlatmayı gerektiriyor. Alman ekolünden gelen Gelis bu farklılıktan zevk alıyor.
  • Endişe verici: Sosyal medyada herşey çok hızlı; bu genelde araştırmadan yazmak anlamına geliyor.
  • Güzel: Eskiden kitap almak ve yazmak imtiyazken sosyal medyada yazılanlarla 10 saniyede meşhur olmak mümkün.
  • Endişe verici: Sosyal medyada yapılan her işin ayak izi kalıyor. Gelis, kaliteyi korumak gerektiğini düşünüyor.