Analitiği her yere taşımak

0
33

Bu yıl 40’ıncı yaşını kutlayan SAS, kurulduğu 1976 yılı ile bugün arasında sürekli büyüyerek 2015’te 3,16 milyar dolar ciroya ulaşmış bir yazılım devi. Uzmanlığı analitik olan şirket, Fortune 500 listesindeki şirketlerin yüzde 99’unun güvenine sahip olmakla övünüyor.

SAS CEO’su Jim Goodnight’ın işleri konusunda övünecek daha fazla şeyi var. “1976’dan bu yana SAS sadece veriyi analiz etmekten çok daha fazlasını yaptı. Analitiği anlam taşıdığı anda harekete geçirdik: Bir depremden sonra toplumu yeniden inşa ederken; acil sağlık hizmeti sürecinde değişiklik yapılmadığında hayatını kaybedecek olan kalp krizi mağdurlarına yardım ederken; kimlik hırsızlığı tehdidi ile karşı karşıya olan tüketicileri korurken…” diyor.

Ancak Goodnight bu hikayeyi “ve sonsuza kadar mutlu yaşadılar” diye bitirmiyor. Şimdiye kadar başarılanları, dünyanın teknoloji ile çalışma tarzındaki çarpıcı değişime yanıt vermek için bir zemin olarak değerlendiriyor. Verinin ulaştığı hacmin sonsuz terimi ile adlandırılabileceği ve ucuzlayan veri depolama seçenekleri üzerinde gelişen işlem gücünün sağladığı olanakların buna eşlik ettiği bir dönemin iş modelleri tarafında yaratacağı değişim, nisan ayında Las Vegas’ta düzenlenen SAS Global Forum’da Viya’nın duyurulmasını getirdi. Yeni analitik problemlerinin tümüne hitap etmek üzere geliştirilen modern mimarinin şifreleri, açık mimariye sahip olması, “buluta hazır” olması ve hız (agility) ile tatminkar sistem takibini bir arada sunması.

Gelişen dijital deneyim, müşteriler ile çok daha yakın olmayı sağlarken Nesnelerin İnterneti (IoT), Hadoop, bulut bilişim ve açık kaynağın sağladığı fırsatlar ve riskler, SAS Viya ile ilgili yaklaşımlara da yansıyor. Herkes bu yeni platformun devrimsel özelliği konusunda hemfikir ancak aynı fikir birliği bu yeni platform konusunda dikkatli hareket edilmesi gerektiği konusunda da oluşmuş durumda.

Çünkü şirketlerin dijital dönüşümü, ışıkları kapatıp açınca gerçekleşecek bir dönüşüm değil; çok daha uzun süreye yayılacak ve adım adım gerçekleşecek bir süreç. Bu, her türlü geçiş açısından dikkatli olmak gerektiği anlamına geliyor. Gelecek nesil yüksek performanslı analitik ve görselleştirme mimarisi, şirketler gelecek nesil şirketlere dönüşürken dozajı ayarlanarak verilmek zorunda. Yoksa en önemli risk olan uyumsuz sistemler ortaya çıkararak şirketi felç etmeye kadar uzanan bir hasara neden olmak da mümkün olabilir.

Ancak bu geçiş düzgün olarak yapıldığında, işletmelerin analitik ihtiyaçlarını karşılama konusunda herkesin erişebileceği ve her büyüklükteki analitik problemine uyarlanabilecek bir araç ortaya çıkmış olacak. SAS Viya’nın şirketlere sağlayacağı en önemli avantaj, analitik incelemenin başlangıç dönemi ile bunun işe değer katan sonuçlara ulaşma arasında geçen süreyi kısaltması olacak. Yeni şekillenen dijital dünyada bu hiç de önemsiz bir önerme değil.

Bu yeni mimari için kullanılan “buluta hazır” ifadesi, yaşanacak gelişmeler konusunda televizyonlardan tanışık olduğumuz bir senaryoyu akla getiriyor. HD Ready televizyonların ardından Full HD ve günümüzde Ultra HD (UHD ya da 4K) ile ortaya çıkan görüntü kalitesine sahip televizyonlarla birlikte yayınlarda kullanılan teknolojiler ve görüntü çekme araçlarında da önemli değişimler yaşandı. Bu, eski dünyayı hatırlamayı zorlaştıran güçte bir değişim oldu. Viya’ya geçiş gerçekleştiğinde de benzer yorumlar yapacağımızı öngörmek ise zor değil.
Bu değişimin gerçekleşmesinde analitiğin ve SAS’ın rolünün büyük olacağını da görmek aynı derecede kolay. Ancak çok daha önemli bir dinamik bu gelişmeyi zorluyor; dijitalleşme çağında, organizasyonların analitiği harekete geçirmek ve verilerinden en büyük değeri ortaya çıkarmak için yeni yollar bulmaları gerekiyor. Bu durumun farkında olan SAS, analitik araçlarının derinliğini ve genişliğini artırarak, iş zekası, veri görselleştirme ve veri yönetimi ile bunu zenginleştirerek, şirketlerin iş dünyalarında önemli olanı ve önemli olmayanı ayrıştırmaya yardımcı olmaya odaklanmış durumda. CEO Goodnight’ın açıkça ifade ettiği bu odaklanma, SAS’ın cirosundan Ar-Ge’ye yatırdığı yüzde 25’lik payla elde ettiği kendi içinde ve iş dünyasında değişim yaratma kapasitesi ile birlikte düşünüldüğünde bu, daha fazla ciddiye alınması gereken bir önermeye dönüşüyor. (Sektörde Ar-Ge’ye ayrılan pay yüzde 12 ve SAS bunu ikiye katlıyor.)

40’ıncı yaşını kutlayan SAS’ın sicili de bu ciddiyeti destekliyor. İlk 10 yılını kırıntılarla beslenerek geçiren ve yarım milyar doları yakalamak için 20 yıl beklemek zorunda kalan SAS’ın sonraki 20 yılda altı katın üzerine büyüyerek 2015’te 3,16 milyar dolarlık ciroya ulaşması, yönü daha iyi gösteren bir pusulaya dönüştüğünün ifadesi. Bu büyümeyi organik olarak geliştirmiş olması, şirketin temellerine hakim olduğu bir yapı üzerinde yükselmesine işaret eden önemli bir gösterge.

2015 yılındaki yazılım cirosunun dağılımına bakıldığında bankacılık (yüzde 25) ve kamu (yüzde 15) hâlâ aslan payını oluştursa da, şu anda birkaç puanlık paya sahip olan imalat, sağlık, perakende, enerji ve su/kanalizasyon hizmetleri, sermaye piyasası ve eğitimin gelecek dönemde tablodaki yerlerini değiştirecekleri bir dağılımı beklemek yerinde olacak. Bu, analitiğin özellikle gerçek zamanlı kararlar alma zorunluluğu nedeniyle kazandığı öneme dayanan bir beklenti.

Özellikle veri miktarındaki artışa bağlı olarak -SAS’ın odaklandığı- önemli ve önemsiz verinin ayrıştırılmasının güçleşmesi, bu beklentiyi besliyor. Verinin üstel olarak çoğalması ve gelecek beş yılda 15 milyar ila 40 milyar yeni cihazın sisteme dahil olmasının bu büyümeyi besleyecek olması, verinin her yere dağıldığı ve siber tehditler ile dolandırıcılığın da yaygınlık kazanmak için zemin bulacağı bir dünyaya işaret ediyor.
Bu noktada, Türkçe’deki her iki anlamıyla da “kahraman olmak” mümkün. Goodnight’ın “Gelişmiş buluttan ve servis olarak analitik seçenekleri sunmaktan yeni sektör çözümlerine kadar şirketlerin iş yapış biçimlerini değiştirmesine yardımcı olacak yeni yolları 2016 boyunca ortaya koyuyor olacağız” şeklindeki sözleri, bunun pozitif boyutuyla gerçekleşeceği izlenimini yaratıyor. Cirosunun yüzde 49’unu Amerika kıtalarından ve yüzde 13’ünü Asya Pasifik bölgesinden elde eden SAS’ın Türkiye’nin de dahil olduğu Avrupa, Ortadoğu ve Afrika bölgesinde cirosunun yüzde 38’ini yapması, bölgemizde de bu değişimin bütün sıcaklığıyla takip edilmesine olanak tanıyacak.

SAS Ortadoğu ve Afrika Başkan Yardımcısı Riad Gydien, bölgemizde ve dünyada önemli bir değişikliğin yaşanmakta olduğunu söylüyor. Riad, “Son dönemde büyük veri çok konuşuldu ve CEO’lar yönetim takımlarına ‘bizim büyük veri stratejimiz ne?’ sorusunu yöneltmeyi artırdılar. Büyük veri ile ilgili büyük soru ortaya çıktı; büyük veri ile ilgili bir kullanım senaryosu olması, bundan sağlanacak faydanın belirlenmesi gerekiyor” şeklinde konuşuyor.

Bu, büyük veri macerasına yeni ve hakiki şeklini kazandırıyor. Şirketlerin ve yönetimlerinin teknolojik yetenekleri de dahil olmak üzere kurumlarının sahip olduğu gücü kullanarak bu yolculuğa çıkmaları ve Riad’ın deyimiyle “bu kullanım senaryolarını bulma fırsatını kendilerine sunmaları” gerekiyor. Bunun arka planında çok önemli bir paradigma değişimi var.

Riad, “Bu kullanım senaryoları halihazırda bulunmuyor. Bir sonraki diye başlayan birçok yeniliği tartarak kararlar almak gerekiyor. Nesnelerin internetinin gelişmesiyle birlikte nesnelerin analitiğini kullanmaya başlamaları gerekecek. Buradaki değişim giderek daha büyük ölçüde karşıma çıkıyor. İnsanlar büyük veri dünyasının olanaklarını istiyor ancak bunu ne için kullanacaklarını bilmiyor. Yeni normal bu şekilde oluşuyor” şeklinde konuşuyor.

Bu, şirketlerin yönetim kurulu odalarında yaşanan büyük değişim kadar bunu kaçırmanın bedelinin de daha fazla konuşulmasının yarattığı bir sonuç. Geçen seneki dijital dönüşüm çalışmamızda aktardığımız “2000’den bu yana Fortune 500’deki şirketlerin yüzde 52’sinin dijitalleşme trendi başta olmak üzere yeni trendleri yakalayamadığı için artık listede yer almadığı” bilgisi şu anda neredeyse dijitalleşme konusundaki bütün etkinliklerde ya sahnede ya özel sohbetlerde dile getiriliyor.

Bu heyecan, şirketlerin yenilik olarak dikkatlerini çeken her şeye küçük yatırımlar yapma ya da ücretsiz araçlar üzerinde rekabet gücü inşa etme gibi çabalar sergilemesine neden olabiliyor. Riad, bunların doğru yaklaşımlar olmadığını ve geleceği kucaklayacak şirketlerin büyük veri, nesnelerin interneti gibi yeni teknolojilerle ilgili kullanım senaryolarını keşfetmeye büyük yatırım yapmaları gerektiğini düşünüyor. Bu yön belirlendikten sonra ücretsizinden en pahalısına bütün bu seçeneklerin uygunlarının entegre edilmesiyle şirketlerin kendilerini yenilemeleri gerekiyor.

Sözle anlatması bu kadar kolay olan bu değişim şirketlerin temellerine kadar her şeyi etkiliyor. Büyüme rakamları ile sürdürülebilirlik anlamında herhangi bir sorunu olmadığını ortaya koyan SAS’ın organik büyümeye dayalı stratejisi üst yönetimde gurur kaynağıyken özel sohbetlerde bölge yöneticileri daha çevik ve yerel çözümler geliştirmekte daha başarılı olan küçük şirketlerin satın alınmasının daha yerinde olacağını şimdilik utangaçça dile getiriyor. Tamamen kişisel fikir olduğunun altı çizilen bu görüşlerin analitik alanında lider ve sürekli büyüme gösteren SAS’ın içinde konuşulmaya başlanması, hiçbir şirketin bu yeni dönemdeki değişimden muaf olmadığını ve DNA’ya işlemiş özelliklerin bile yeniden değerlendirilmesinin kaçınılmaz olduğunu düşündürüyor.

Organik büyüme ısrarı şu anda hakim olsa da analitik yaklaşımını köklü biçimde değiştirecek Viya’yı tanıtması, SAS’ın kendi kullanım senaryosunu yaratmaya gereken yatırımı yaptığını ve radikal bir karar alma cesaretini gösterdiğini ortaya koyuyor. Ancak SAS, değişimin dikkatli yönetilmesi gerektiğine yaptığı vurgu ile radikalliği abartmamak gerektiğine de işaret ediyor. En büyüğünden en küçüğüne kadar bütün kurumsal dünya, çocukluğumuzdan hatırladığımız “ileride ne olacaksın” sorusuna yanıt aramak durumundayken bundan fazlasını söyleyebilmek kolay değil.