Ağbal’dan otomotiv sektörü için önemli açıklamalar

0
41

Maliye Bakanı Naci Ağbal, 2017’nin ilk çeyreğinde otomotiv ihracatında sağlanan önemli artışın bu yılki ekonomik büyümeye katkı bakımından kendilerini sevindirdiğini söyledi. 

Ağbal, Otomotiv Yetkili Satıcıları Derneği (OYDER) tarafından bu yıl 7’ncisi, “Otomotiv Perakendeciliğinde Sadakatin Gücü” temasıyla düzenlenen Otomotiv Kongresinin açılışında yaptığı konuşmada, otomotivin Türkiye ekonomisi içerisinde gün geçtikçe daha fazla önem kazanan bir sektör haline geldiğini söyledi. 
Sektörde son yıllarda hızlı bir şekilde artan olumlu bir grafik olduğunu aktaran Ağbal, bunun geleceğe ilişkin de son derece olumlu beklentileri beraberinde getirdiğini ifade etti. 

Ağbal, Türkiye otomotiv sanayisi, pazarı ve ihracatının her bakımdan ülke ekonomisine değer kattığını vurgulayarak, “Otomotiv sektörünün imalat sanayisi gayri safi hasılası içindeki payı yüzde 10. Gayri safi yurt içi hasıla içindeki payı ise yüzde 3. Otomotiv sektörü sanayi içindeki istihdama doğrudan yüzde 4, dolaylı olarak ise 15 katkı sağlıyor.” dedi. 

Otomotiv sektörünün Türkiye’nin ihracatı bakımından da yıldan yıla artan bir performans gösterdiğine işaret eden Ağbal, 2016 sonu itibarıyla ülkenin yaptığı toplam ihracatın yüzde 16,8’inin otomotiv sektöründen geldiği bilgisini verdi. 

Ağbal, “Türkiye’deki toplam otomotiv üretiminin yüzde 75’ini ihraç ediyoruz. Otomotiv orta ve yüksek teknoloji segmentinde bir ürün. O açıdan Türkiye ihracatının teknolojik kompozisyonu bakımından otomotiv bizi yukarıya doğru taşıyacak bir sektör olma özelliğini taşıyor.” diye konuştu. 

“Türkiye otomotiv pazarının önü açık”
Bakan Ağbal, 2002-2016 döneminde Türkiye otomotiv pazarının ortalama yüzde 13,4 büyüdüğünü belirterek, şunları kaydetti: 

“Aynı dönemde Türkiye ekonomisinin büyüme oranı yüzde 5,7. Yani otomotiv pazarı Türkiye ekonomisindeki büyümenin 2 katından daha fazla büyümüş. Bu şunu gösteriyor; otomotiv pazarını gelir esnekliği oldukça yüksek. O açıdan Türkiye ekonomisindeki olumlu gelişmeler doğrudan otomotiv pazarını olumlu yönde etkiliyor.”

Türkiye’de her bin kişiye 189 otomotiv düştüğünü ifade eden Ağbal, hem Avrupa hem de uluslararası karşılaştırmalarına göre Türkiye otomotiv pazarının henüz doygunluğa ulaşmamış, büyük fırsatlar barındıran, önü açık bir pazar olduğunu dile getirdi. 

Ağbal, gelecek yıllarda artan kişi başı milli gelirle birlikte otomobil sahipliğinde de ciddi yükseliş olacağını, bunun da sektörün ileriye dönük projeksiyonlarını olumlu noktada tutmasına yol açtığını söyledi.
Türkiye’nin ürettiği otomotivin büyük ölçüde ihraç edildiğini ama iç pazarda farklı alt segmentlerde yerli ve ithal oranlarının değiştiğini bildirerek, “İç pazarda yıllar itibarıyla değişmekle birlikte yüzde 75-80 arası ithal edilen otomobiller satılıyor. İç pazarda yerlilik oranı düşerken, ithalat oranı artıyor. Ama bir taraftan da Türk otomotiv sektörü ciddi anlamda ihracatçı bir sektör. İkisini beraber düşündüğümüzde otomotiv sektörünün bize ciddi katkılar verdiğini söylemek gerekiyor.” ifadelerini kullandı.  

Özellikle ihracat konusunda kendilerini sevindiren olumlu gelişmeler olduğunu anlatan Ağbal, şöyle devam etti: 
“Özellikle 2016’da ve 2017’nin ilk çeyreğinde otomotiv ihracatında olağanüstü artışlar var. Bu artışlar da özellikle 2017 yılında ekonomik büyümeye katkı bakımından bizi son derece sevindiren gelişmeler. Mart ayında otomotiv ihracatında yüzde 26’lık artış meydana geldi. Bu da son derece önemli bir rakam. Özellikle Avrupa pazarındaki olumlu ekonomik gerçekleşmeler de buna ciddi destek veriyor.”

“Otomotiv pazarı, ülke ekonomisinin üzerinde büyüyor”
Naci Ağbal, Türkiye’de 21 milyonu aşan bir otomotiv stoku bulunduğunu belirterek, bu araçların yaş ortalamasının 13 civarında olduğunu, 15 yaş üstü araç sayısının da 5 milyonun üzerinde bulunduğunu kaydetti. 
Bunun da birtakım ekonomik ve politik tercihlerde bulunmalarını gerektirdiğini belirten Ağbal, “İnşallah otomotiv sektörü Türkiye ekonomisinin gelişimine paralel olarak önümüzdeki yıllarda daha da önemli gelişmeler kaydedecek.” dedi. 

Özellikle 2009 sonrası dönemde otomotiv piyasası ile ülke ekonomisindeki gelişmeler arasındaki eğilime değinen Ağbal, şöyle konuştu: 

“2009 global ekonomik kriz sonrası dönemde uzun süre  birçok ülke ekonomik olarak toparlayamadı. İstihdamda olsun milli gelir artışında olsun, birçok ülke büyüme oranlarında ciddi anlamda aşağıya inen bir trend izledi. Halbuki Türkiye 2009 global kriz sonrası dönemde, yani 2010 ila 2016 arasında ,yüzde 6,72 büyüdü. Bugün Türkiye’nin global ekonomik kriz sonrası ortalama büyüme oranları Çin ve Hindistan dahil bütün gelişmekte olan ülkelerin ortalamasından daha büyük.

Çin ve Hindistan dahil gelişmekte olan ülkelerin 2010-2016 ortalama büyüme performansı yüzde 5,3. Türkiye’nin bu dönemde elde ettiği büyüme yıllık 6,7. Dolayısıyla Türkiye ekonomisi global ekonomik kriz karşısında olağanüstü bir performans gösterdi. Hem küresel ekonomide ticarette meydana gelen yavaşlama, hem küresel büyüme oranlarının aşağıya gelmiş olmasına rağmen 2003-2008 döneminden daha fazla büyüdüğümüzü de bu dönemde görüyoruz.”

Ağbal, “Aynı dönemde otomotiv pazarındaki gelişmelere bakıldığında, bu da birkaç bakımdan önemli sinyaller veriyor. Türkiye’de 2010-2016 döneminde ekonomi ortalama yüzde 6,7 büyürken, Türkiye otomotiv pazarı bu dönemde 2 kat büyümüş. 2009’da Türkiye’de satılan otomobil sayısı 369 bin. 2016’da bu sayı 756 bine çıkmış. 2012 ve 2014 yıllarında bir miktar daralma olmuş ama onun dışında 2010, 2011, 2013, 2015 ve 2016’da otomobil satışları sürekli gelişmiş. Ekonominin ortalama yüzde 6,7 büyüdüğü bu dönemde, Türkiye otomotiv pazarı yüzde 200 büyümüş. Milli gelirdeki artıştan çok daha olağanüstü bir büyüme göstermiş.” yorumunu yaptı.

“Sektör fırsatları ve pazar değişimlerini çok iyi takip etti”
Ağbal, 2009 yılında küresel ekonomide bir daralma meydana geldiğini, Türkiye ekonomisinin de bu yıl 4,7 küçüldüğüne değinerek, şunları kaydetti: 

“Ama ardından 2010 ve 2011 yılarında Türkiye ekonomisi ardı ardına yüzde 8,8 ve yüzde 11,1 büyüdü. Otomobil satışları ise 2010’da yüzde 37 artış gösterdi. Ekonomideki hızlı çıkışa karşılık, otomobil satışlarında bu performansı daha da aşan bir artış var. 2011’de de otomobil satışlarındaki yıllık artış yüzde 16 seviyesinde olmuş. Yani 2010 ve 2011 yıllarındaki ekonomideki hızlı çıkış, otomobil piyasasındaki büyümeyi de beraberinde getirmiş. 2012 yılında ekonomi bir miktar aşağı geldi. Ekonomik büyüme yüzde 11,1’den yüzde 4,8’e gerilediğinde otomobil satışları yerinde saymış. 2013’te ekonomi yüzde 8,5 büyüyor. Aynı yıl otomobil satışları da yüzde 19,4 artıyor. 2015 ve 2016 yıllarında otomobil satışları sırasıyla yüzde 23 ve yüzde 4 artmış.”

Bakan Ağbal, bu rakamların Türkiye’deki otomobil satışlarının milli gelir değişimlerine ve gelir esnekliğine son derece duyarlı olduğunu gösterdiğini, hatta gelir esnekliği katsayısının 1’den daha fazla olduğunu söyledi.
Milli gelirdeki her yüzde 1’lik artışın otomobil pazarının yüzde 1’den daha fazla büyüdüğüne dikkati çeken Ağbal, “Bunun için genel olarak otomotiv özel olarak otomobil pazarı milli gelirdeki istikrarlı artıştan son derece önemli oranda etkileniyor. 2003-2016 döneminde Türkiye ekonomisi yaklaşık yüzde 5,7 büyümüş. 1990’lı yıllarda ülke ekonomisinin 12 yıllık ortamala büyüme oranı yüzde 3,6. Türkiye ekonomisi bu açıdan bakıldığında  potansiyel büyüme oranın üzerinde bir büyümeyi son 14 yılda gerçekleştirmiş. Bu sayede otomotiv sektörü ve piyasası da önemli bir canlılık göstermiş.” diye konuştu.

Sektörün kendi çaba ve gayretinin burada büyük önemi olduğunu aktaran Ağbal, “Sektör bu süreçte gelişmeleri, fırsatları, pazar değişimlerini çok iyi takip ederek doğru yatırımlarlarla ihracat potansiyelini artırmış, iç pazardaki büyüme ile dış pazardaki genişlemeyi beraber sürdürebilmiş, iç pazarı bir kaldıraç olarak kullanmış, bu yolla ihracat potansiyeli üretmiş ve özellikle pazar çeşitliliğini artırmak suretiyle piyasanın büyüme trendini koruyabilmiştir. Sektörün hem üretici hem iç pazar hem de ihracat tarafında rol alan, emek veren, değer katan bütün arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum. Bütün bu büyüme hikayesi üreticisiyle, yetkili satıcısıyla, ihracatçısıyla sizin başarınızdır. Bu da tebrike şayan bir performanstır.” dedi.

Ağbal, Türk otomotiv piyasasının son 14 yılda sağladığı başarıları gelecek yıllarda da devam ettireceğine inandığını ifade etti. 

“Dijital ekonomi hepimizi etkileyecek”
Ağbal, kur değişimlerine bağlı olarak otomobil fiyatlarında değişim meydana geldiğini ama geçen yıl kasım ayında yeniden düzenlenen Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) sistemini kararlı bir şekilde uygulamaya devam edeceklerini belirterek, “Sektörden gelen talepleri de inşallah çalışmalarda dikkate alacağız.” dedi.​

Ağbal, Türkiye’nin demokrasiye ve liberalleşmeye olan inancıyla küresel ticaretin ve büyümenin önündeki engellerin kaldırılması noktasında bir duruş sergileyeceğine işaret ederek, klasik ekonomilerin devam ettiği sektörlerde verimlilik ve kar oranlarının, dolayısıyla da yatırımların gittikçe düştüğünü ifade etti.

Almanya’nın yeni bir stratejik vizyon olan Sanayi 4.0’ı ortaya koyduğunu ve Türkiye’nin de endüstri ve sanayinin dönüşümünü hedeflediğini dile getiren Ağbal, “Dijital ekonomi hepimizi etkileyecek. İnsanlar bugün kitap, giyim eşyası ve elektronik eşyayı internetten alıyor. Belki yarının dünyasında otomotiv sektöründe de benzeri eğilimleri göreceğiz.” diye konuştu.

Ağbal, Türkiye’nin yerli otomobil yapma amacında da önemli mesafeler kat ettiğini anımsatarak, “Önümüzdeki en büyük risklerden bir tanesi artan korumacılık. Gelişmekte olan ülkeler için son derece sıkıntılı bir olgu. Çünkü küreselleşmeyi savunanlar bugün korumacılığı savunur hale geldiler. Kim ne derse desin korumacılık eğilimlerinin, genel anlamda üretimin küreselleşmesi olgusu karşısında sürdürülebilirliği yok.” değerlendirmesinde bulundu.

“2017 yılına ilişkin büyüme beklentimiz 2016’dan daha iyi”
Maliye Bakanı Ağbal, orta ve uzun vadede derinden gelen yeni akımın, yaşlanma olgusu ve gelişmekte olan ülkelerdeki genç ve yetenekli nüfusu kendi ülkelerine çekebilme gayreti olduğunu vurgulayarak, Türkiye’nin de mutlaka genç ve yetenekli beyinleri dünyanın neresinde olursa olsun ülkeye çekmesi gerektiğini kaydetti.
Ağbal, göstergelerin, 2017 ilk çeyreğindeki büyüme rakamlarının, 2016’nın son çeyreğinden daha iyi olacağını yansıttığını belirterek, “2017 yılına ilişkin büyüme beklentimiz 2016’dan daha iyi. 2016 yılını takvim etkisinden arındırılmış haliyle yüzde 3,1 büyüme oranıyla kapattık. 2017’de büyüme oranının bu rakamdan daha yüksek olacağını söylüyoruz. İnşallah referandum sonrasında da ekonomideki belirsizliklerin ortadan kalkması nedeniyle yatırım tarafında önemli bir ivmelenme olacağını düşünüyorum.” ifadelerini kullandı. 

2017 yılında yatırım harcamalarında hızlı bir artış beklediklerine dikkati çeken Ağbal, gelecek dönemde otomotiv sektöründe pazarın 1 milyonu geçeceğini ifade etti.

Ağbal, otomotiv sektörünün kamu maliyesi ve bütçenin gelir tarafı için önemli bir kaynak olduğunu dile getirerek, şöyle devam etti:

“Otomotiv kolay vergi topladığımız bir alan. Yüzde 100 kayıtlı bir sektör. 2016 yılında sadece otomotiv sektöründe 18,9 milyar liralık ÖTV topladık. ÖTV’den iyi vergi topladık. Sadece ÖTV değil, KDV olarak da en az 10-15 milyar lira topluyoruz. 2016 yılında yaklaşık 10 milyar lira motorlu taşıtlar vergisi topladık. Kabaca bir hesapla yaklaşık 10-15 milyar lira sosyal güvenlik primi geliri veya stopaj geliri var. Dolayısıyla sektör son derece bereketli. Bütçeye ve ekonomiye çok güçlü bir destek veriyor. Sonuçta topladığımız vergilerle bu yatırımları yapıyoruz. Siz vergilerin toplanmasına katkı sağlıyorsunuz, biz vatandaşın ödediği vergilerle bölünmüş yollar, otoyollar yapıyoruz. Vatandaş aldığı yeni araçlarla dümdüz yollarda gidebiliyor.”

“Önce söyleyip sonra yapmak maliyede yok”
Kişi Başına Düşen Milli Geliri dolar cinsinden 3 kat arttırdıklarına işaret eden Ağbal, bir ülkede bu oran arttıkça otomobil sahipliğinin de arttığını vurguladı. 

Ağbal, Kişi Başına Düşen Milli Gelir 22 bin dolara çıkarsa Türkiye’de 2 milyon adet otomobilin satılabileceğini belirterek, Türkiye’de Ar-Ge’ye yapılan harcama tutarının milli gelire oranını yüzde 1’den yüzde 3’e çıkartmayı hedeflediklerini anlattı.

Ağbal, kamu bütçesinden Ar-Ge harcamalarına daha fazla kaynak ayıracaklarını ve özel sektörün daha fazla Ar-Ge harcaması yapabilmesi için hem vergi teşvikleri vereceklerini hem de Ar-Ge harcamasına imkan sağlayacak yasal düzenlemeler yapacaklarını kaydetti.

Türkiye’nin ekonomik olarak büyümesiyle otomotiv pazarının da büyüyeceğine işaret eden Ağbal, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Buna göre mutlaka siyasi istikrar, yapısal reformlar ve kararlı ekonomi politikalarına önümüzdeki dönemde devam edeceğiz. Bakanlık olarak vergi ile ilgili çalışma yapacaksak OYDER ve Otomotiv Sanayii Derneği (OSD) ile istişare yapıyoruz. Doğruları birlikte üretip, geliştirebiliriz. Önce söyleyip sonra yapmak maliyede yok. Bugün burada ifade edilen konular için de zamanı geldiğinde yapacaklarımızı yaparız. Yaptığımızda da görürsünüz. Otomotiv sektörünün yatırımlarının önümüzdeki dönemde daha da artması, iç pazarın büyümesi ve ihracatın artması bakımından hükümet olarak bu güne kadar verdiğimiz destekleri artırarak vereceğiz. Otomotiv sektörü bizim için lokomotif ve stratejik bir sektör.”

“İyi para kazandınız”
Naci Ağbal, vergi kanunlarının uygulanmasıyla ilgili gerek ikinci el araç satışlarında gerekse aksesuara bağlı konularda sorunlar olduğunu belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bana bu konular aktarıldığında arkadaşlarımıza talimat verdim, sektörle bir araya gelelim diye. Vergi kanunlarında en önemli husus şudur, vergi kanunlarının uygulanması açık ve net olmalı, belirsizlikler ve sürprizler olmamalıdır. Onun için ikinci el araçtaki KDV oranı farklılığının ortadan kaldırılması doğru bir talep. Bu konuyla ilgili gerekli çalışmaları yapıyoruz. Aksesuar konusundaki belirsizlikleri de ortadan kaldıracağız. Hep beraber fair-play olsun. Doğrusu ne ise birlikte belirleyelim. Burada Maliye Bakanlığı olarak bizim hassasiyetimiz, kanunlarla konulan vergilerin tam zamanında alınması. Bunu aşındıracak, geciktirecek birtakım uygulamalar olursa devlet olarak bizim görevimiz gerekli tedbirleri almak. Bunu da sektörle istişare halinde yapmalıyız. Bir düzenleme yapacaksak sektörle birlikte kararlaştırmalıyız. İnşallah bu konuları hızlı bir şekilde çözeceğiz.”

Yetkili satıcıların üretici firmalardan alıp sürücü testi için kullandıkları araçlarla ilgili de bir talep olduğunu aktaran Ağbal, “Gelir İdaresi Başkanlığı, Maliye Bakanlığı her zamanki gibi işi garantiye almak için bir standart kural belirlemiş. ‘Rakam bu’ demiş; işine gelirse… Ama bu rakam hakkaniyete uymuyor. Burada o ay satılan araçların belli bir oranı da doğru değil. Yani ‘Her ay ay şu kadar ara satarsam şu kadar da test aracı almalıyım’ şeklinde bir yaklaşım olmasın. Hakikati neyse, o test aracı kaç liraya teslim ediliyorsa, satılıyorsa biz onun üzerinden ÖTV alalım. Herhangi bir şekilde alıcı ile satıcı fiyatta normal olmayan bir şey yaparsa o zaman gelip iddia makamı olarak Maliye Bakanlığı iddialarını ortaya koyar. Bu konuda bir belirlilik sağlayacaksak bile çok net bir şekilde oraya tarif edelim. O konuda da inşallah beraber çalışacağız ve sonuç alacağız.” diye konuştu. 
Ağbal, geçen yıl sonu itibarıyla otomotiv vergilemesinde yeni bir sisteme geçtiklerini belirterek, şunları kaydetti: 

“O ana kadar ki mevcut sistemde araçların motor silindir hacmine bağlı 3 ayrı tarife vardı. Bu tarifede sadece motor silindir hacmi esas alınıyor ve onun üzerinden vergileme yapılıyordu. Biz bu vergi sistemini de uzun yıllardır bu şekilde uyguluyoruz. Ama bu defa da piyasadaki trende baktığımızda, şöyle bir durum söz konusu; bütün araç satışları yüzde 96 oranında 1600 cc’de toplandı. Burada ‘2 tane araç var, ikisi de 1600 cc ama fiyatları arasında ciddi anlamda fark var. Sadece motor silindir hacmine dayalı bir vergileme, vergide adalet prensibi bakımından yeterli değil. Dolayısıyla ilave vergileme ölçüleri getirilmesi gerekir’ şeklinde talepler gündeme geldi. Biz de Bakanlık olarak bunları çalıştık. Farklı farklı senaryolar altında piyasaya etkilerini de gözden geçirdik.”

Piyasadaki fiyat oluşumlarına ve verginin dağılımına bakıldığında burada bir ayarlama yapılma ihtiyacı da bulunduğuna dikkati çeken Ağbal, şunları aktardı:

“Ben o zaman bu çalışmayı yaparken sektör temsilcileriyle de bu konuları istişare ettim. Bu anlamda özel olarak bir itiraz olmadığını da söyleyebilirim. Burada kritik olan, bu vergileme eşiklerinin belirlenmesinde piyasadaki fiyat değişimlerine idarenin duyarlı olmasıdır. Burada belirli dönemlerde otomatik değişim yapılması veya belirli bir endekse bağlanması şeklinde farklı öneriler geldi. Biz o zaman dedik ki ‘Bizim buradaki amacımız vergileme sistemine yeni parametreler eklemekten ibaret. Yoksa bu sistemi kullanarak genel anlamda otomotiv üzerindeki vergi yükünü yukarı çekmek değil.’ Bu düzenlemeyi hayata geçirdik. Ne yalan söyleyeyim; 2016 yılının kasım ayında da otomobil satışları patladı. İyi de para kazandınız o dönemde. Onu da ifade etmek gerekiyor.”

Naci Ağbal, 2016’nın son çeyreğinde hem üretim hem talep tarafında otomotiv sektörünün ekonomiye çok ciddi anlamda destek verdiğini belirterek, “Bu vergi düzenlemesinin de her bakımdan bir katkısı oldu. Şimdi burada belli ki kur değişimlerine bağlı olarak fiyat değişimleri de oluyor. Onları da görüyoruz. Ama burada yeni bir sistem getirdik. Bu sistemi kararlı bir şekilde uygulamaya devam edeceğiz. Sektörlerden gelen talepleri de inşallah çalışmalarda dikkate alacağız.” diyerek sözlerini tamamladı.