2018 Yılı Bütçesi Plan ve Bütçe Komisyonunda

0
36

Maliye Bakanı Naci Ağbal, 2018 yılı bütçesinin millete, ülkeye hizmeti esas aldığını belirterek, “Bütçe, özel sektör yatırımları başta olmak üzere yatırımı, üretimi, istihdamı, ihracatı her bakımdan destekleyen bir bütçedir. Hem fakirlikle mücadele eden bir bütçedir, hem de dezavantajlı gruplar kim olursa olsun onların ihtiyacı olan sosyal hizmetli yarınları sunan bir bütçedir.” dedi.

Ağbal, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda 208 yılına ilişkin Bütçe ve Kesin Hesap Kanunu Tasarılarının geneli üzerinde ve Sayıştay Tezkerelerinin görüşmelerinde komisyon üyesi milletvekillerinin sorularını yanıtladı. 
Komisyonda yapılan tartışmaların temelinin dönüp dolaşıp büyümeye geldiğine dikkati çeken Ağbal, bir ülke ekonomisi büyüyebiliyor, artan nüfusuna refah üretebiliyorsa, ekonomide katma değeri artırabiliyorsa ve bunu kalkınmacı bir yaklaşım içinde yapabiliyorsa o ülkedeki bütçelerin adalet içinde yapılan “vicdan bütçeleri” olduğunu bildirdi.  

Ağbal, 16 yıl boyunca hiçbir iktidara nasip olmayacak şekilde, milletin, AK Parti iktidarlarına bütçeyi yapma görev ve sorumluluğunu verdiğine işaret ederek, “Herhalde burada adaleti de vicdanı da en iyi tartacak olan aziz milletimizdir.” ifadesini kullandı. 

Bugüne kadar her zaman için adaleti her şeyin üstüne koyduklarını vurgulayan Ağbal, AK Parti hükümetlerinin ortalama büyüme oranının bütün Cumhuriyet tarihi boyunca sağlanan ortalama büyüme oranından daha yüksek olduğunu belirtti.

Bakan Ağbal, 1990 ile 2002 yılları arasında sağlanan ortalama büyüme oranının yüzde 3,6, AK Parti hükümetleri süresince 2002 ile 2016 yılları arasında sağlanan büyüme oranının da yaklaşık yüzde 6,7 olduğuna işaret ederek, sürdürülebilir bir büyüme performansı elde edilmiş olmasının son derece önemli olduğuna işaret etti. 
Gezi Parkı olaylarından sonraki dönemde büyümenin görece olarak aşağı geldiğini belirten Ağbal, “Gezi Parkı olayları, 17 – 25 Aralık operasyonları ardından global bir takım oyunlar, bölgede yaşanan jeopolitik risklere rağmen Türkiye ekonomisi yüzde 6,7 büyümüş. Bütün içeride ve dışarıda tezgahlanan oyunlara rağmen Türkiye ekonomisi hem iç hem dış şoklara karşı dayanıklılığını büyümede çok net bir şekilde gösterdi. Yakın tarihsel perspektifte ekonominin temel parametrelerine bakıldığında çok rahat bir şekilde görülecektir ki büyümede, enflasyonda, bütçe açığında, borç stokunda, ihracatta, toplam rezervlerde, birçok ekonomik göstergelerde Türkiye ekonomisi olağanüstü bir başarı kaydetmiştir.” diye konuştu. 
Ağbal, uluslararası karşılaştırmalarda da Türkiye’nin iyi konumda olduğuna dikkati çekerek, “Yapılan bir eleştiri var; ‘Neden siz hep 2002 yılını karşılaştırıyorsunuz?’. 2010 yılı ile karşılaştırıldığında da bütün ekonomik parametrelerde Türkiye son derece iyi durumda.” ifadesini kullandı.

“1990’lı yılların bütün sefaletini yaşadık”
Bakan Ağbal, 1989’da Maliye Bakanlığında bürokrat olarak göreve başladığını dile getirerek, şöyle devam etti:
“1990’lı yılların bütün sefaletini yaşadık. Bana şimdi arkadaşlar diyor ki, ‘Sosyal Güvenlik Kurumuna yapılan transferler şöyle olmuş, böyle olmuş…’ Ben rahmetli babamı Dışkapı SSK Hastanesine götürdüğümde sabahlara kadar sıra alabilmek için bekledik. İlaç aldık dediler ki gideceksiniz kurumun eczanesinden alacaksınız saatlerde bir de orada bekledik. Siz bana neden bahsediyorsunuz, belki gençler inanır. 1990’lı yıllarda Sosyal Güvenlik Kurumunun, sağlık kurumlarının krizlerini, açmazlarını, yokluklarını bilfiil yaşadık millet olarak ve o günlere Allah bir daha geri götürmesin. Rabbime şükürler olsun ki bugün sağlık, sosyal güvenlik alanında gerçekten gelinen noktada hem hizmet kalitesinde hem de hizmete erişebilirlikte oldukça iyiyiz.”  

Türkiye’nin bütçe açığı ve borç yükünde son derece iyi noktalara geldiğini, faiz harcamalarının düştüğünü aktaran Ağbal, “IMF ile eskiden stand-by programları başlardı, bitmeden tekrar yenilenirdi. 2009’dan beri Türkiye, IMF programı yapmadan kendi ayaklarının üzerinde mali göstergelerini, kamu dengelerini daha da iyileştiren bir performansı da sağlamış oldu.” dedi. 

Naci Ağbal, vergi politikasının son derece önemli olduğunu belirterek, verginin kamu gelirlerini temin etmenin yanında sosyal adalet ve sosyal devletin var olup olmadığını gösteren önemli bir unsur olduğunu bildirdi. Ağbal, AK Parti döneminde gelir vergisinde, katma değer vergisinde oranlarda indirim yaptıklarını anımsattı. 

“Gelişmişlik göstergelerinde önemli iyileşmeler sağlandı”
AK Parti iktidara geldiğinde kişi başına günlük geliri 4,3 doların altında olan nüfusun yüzde 30 olduğunu, bu oranın günümüzde yüzde 1,58’e düştüğünü belirten Ağbal, “AK Parti hem fakirliği hem mutlak yoksulluğu düşürmüştür, aynı zamanda her hal ve takdirde dezavantajlı bütün gruplar sosyal devlet uygulamalarını ilk defa bu dönemde kazanmıştır. AK Parti hükümetlerinin bütçesi faiz bütçesi değil, hizmet bütçesidir, refah bütçesidir ve topluma sosyal hizmetler yoluyla da her zaman için kaynak aktarmıştır.” diye konuştu. 

Maliye Bakanı Ağbal, engellilere yönelik yılda toplam 6 milyar liradan fazla destek verdiklerini dile getirerek, günümüzde 320 bin engellinin eğitime erişebildiğini belirtti. 

AK Parti hükümetleri döneminde istihdamın kesintisiz bir şekilde arttığının altını çizen Ağbal, son 1 yılda 1,1 milyon insana istihdam sağladıklarına işaret etti.

Ağbal, bu dönemde gelişmişlik göstergelerinde de önemli iyileşmeler sağlandığını belirterek,  çocukların anaokula erişim oranlarının yükseldiğini, öğretmen, derslik sayısının, doğumda beklenen yaşam süresinin arttığını, bebek ve anne ölüm oranlarının gerilediğini vurguladı.

Vatandaşın istediği zaman istediği sağlık hizmetini istediği yerden, istediği kalitede alabildiğine dikkati çeken Ağbal, partisinin icraatlarını anlatmasının eleştirilmesi üzerine, “Bütçenin geneli üzerinde görüşme yapıyoruz. Arkadaşalar ‘Bu bütçe insan odaklı bir bütçe değil, vatandaşa hizmet etmiyor, vicdansız’ gibi birçok şey söylediler. Bütçenin çalışanlara dönük bir içerme taşımadığını söylediler. Halbuki 2002 yılından bu yana hem kamu çalışanları, hem emekliler hem de işçilerin her bakımdan refahları arttı.” ifadesini kullandı. 
Ağbal, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) rakamlarına göre 2002’de vatandaşın en düşük memur maaşı ile 386 ekmek alınabildiğini anımsatarak, şimdi söz konusu maaş ile 660 ekmek alınabildiğini söyledi. Aynı maaş tutarı ile 2002 yılında 45 kilogram dana eti alınabilirken şimdi en düşük memur maaşı ile 63 kilogram dana eti alınabildiğini belirten Ağbal, şunları kaydetti:

“2018 yılı bütçesi milletimize, ülkemize hizmeti esas alan burada söylenenin aksine, özel sektör yatırımları başta olmak üzere, yatırımı, üretimi, istihdamı, ihracatı her bakımdan destekleyen bir bütçedir. Bu bütçe aynı zamanda sosyal bir bütçedir. Hem fakirlikle mücadele eden bir bütçedir, hem de dezavantajlı gruplar kim olursa olsun onların ihtiyacı olan sosyal hizmetli yarınları sunan bir bütçedir. Bunu sağlamak için hem teşkilatlanma hem bu konu ile ilgili gerekli kaynakların ayrılması konusunda da özel duyarlılığımız vardır. 2018 bütçesi tarıma önemli kaynak ayıran bir bütçe olmuştur. Tarımsal destekleme bütçesi yanında tarımsal yatırım harcamaları, dolaylı sübvansiyon yoluyla sağladığımız destekler ve yaptığımız vergi indirimlerini üst üste toplarsanız 2018 bütçesi tarım sektörüne katkı veren bir bütçe olmuştur. Bugün 2018 yılı bütçesi başta olmak üzere Sosyal Güvenlik Kurumunun hem emeklilik ödemelerinin sağlanmasında hem de genel sağlık sigortası kapsamında finansmanda gerekli yeterli ödeneği bütçeden rahatlıkla verebiliyoruz.”