‘2017’de yüzde 3,5’lik bir büyüme gerçekleşebilir’

0
18

DenizBank Genel Müdürü Hakan Ateş, “Bu yılı yüzde 3’e yakın bir büyüme oranı ile kapatmasını beklediğimiz Türkiye ekonomisinde 2017’de yüzde 3,5’lik bir büyüme gerçekleşebilir.” dedi.

Küresel piyasalar ve Türkiye ekonomisine ilişkin 2016 yılı gerçekleşmeleri ve 2017 yılı beklentilerini değerlendiren Ateş, 2016’nın dünya ekonomisinde özel sektör yatırımlarının ve büyümenin yavaş, dünya ticaretinin zayıf ve enflasyonun da genelde hedeflerin altında düşük seyrettiği bir yıl olduğunu söyledi.

Finansal piyasalarda ise öngörülmeyen risklerin gerçekleştiğini, oynaklığın yükselerek yatırımların risk iştahının ve gelişmekte olan ülkelere sermaye girişinin azaldığını ifade eden Ateş, gelişmiş ülkelerdeki yavaş büyümenin genel ithalat ve emtia talebini azaltması ve emtia fiyatlarının da düşük seviyede bulunmasının özellikle enerji ihracatçısı gelişmekte olan ülkelerde de büyümenin zayıf seyretmesine neden olduğunu belirtti.

Ateş, global ekonominin 2016 yılında yüzde 3 seviyesinde büyümeye devam ederken, 2017 yılında da kriz öncesi yüzde 5 seviyelerindeki büyümenin yakalanması zor göründüğüne dikkati çekti.

2016 yılındaki gibi 2017’de de gelişmiş ekonomilerin merkez bankalarının para politikalarından destek almaya devam edeceğini ama bu desteğin de giderek azalacağının altını çizen Ateş, ABD ekonomisinin giderek güçlenmesi ve Brexit kararının kısa vadede korkulduğu kadar olumsuz olmamasının Fed’in aralıkta 25 baz puan daha artışa gitmesine olanak sağlayacağını dile getirdi.

Ateş, ABD seçimlerinden beklentilerden farklı sonuç çıkmasının bu kararı etkilemeyeceği gibi destekleyeceğini ifade ederek, şöyle devam etti:
“Çünkü yeni başkan Donald Trump’ın daha önceki söylemleri doğrultusunda kamu altyapı yatırımlarını arttırarak büyüme yanlısı gevşek bir mali politika izlemesi, enflasyonun beklentilerden daha hızlı artması ile Fed faiz arttırımında daha rahat duruma gelecek ve 2017 yılında da para politikasını sıkılaştırmaya devam edebilir. 2017 genel olarak gelişmiş ülkelerin merkez bankalarından giderek daha az destek alacağı bir yıl olmaya aday. Bu da yine gelişmekte olan ülkelere yatırım iştahının sınırlı olacağı anlamına geliyor.”
 “2017’de yüzde 3,5’lik büyüme gerçekleşebilir”

Hakan Ateş, global siyasi ve jeopolitik risklerin, Fed’in temkinli de olsa para politikasını sıkılaştırması ve AB’deki negatif görünümün devam etmesinin, 2017 yılında da Türkiye’nin büyümesi üzerinde aşağı yönlü baskı oluşturmaya devam edeceğini söyledi.

Türkiye ekonomisinde 2017’de 2016 yılına kıyasla kamu tarafından verilen desteklerin de etkisiyle bir miktar toparlanma olmasının beklenebileceğine işaret eden Ateş, 2016’yı yüzde 3’e yakın bir büyüme oranı ile kapatmasını bekledikleri Türkiye ekonomisinde 2017’de yüzde 3,5’lik bir büyüme gerçekleşebileceğini dile getirdi.
Ateş, Türkiye’nin temel göstergelerine bakıldığında krizlere dayanıklı ve güçlü yapının hala devam ettiğine, bankacılık sektöründe bilançoların hala sağlıklı olduğuna dikkati çekti.

Kamunun mali disiplinine bağlılığını sürdürdüğünü, net borç stokunun GSYH’ye oranının yüzde 7,2’ye gerilediğini ve finansman bulmakta herhangi bir zorluk çekilmediğini söyleyen Ateş, petrol fiyatlarının mevcut düşük seviyelerinde kalmasının enerji harcamalarını azaltarak, risk olarak görülen cari açığın iyileşmesini sağladığını ifade etti.

Ateş, enerji fiyatlarının düşük seyrine devam etmesi ve TL’deki değer kaybının da durması durumunda enflasyonun yüzde 8’in altında seviyelerde kalmasını beklediklerini dile getirdi.

“Nefesimizi tutup suyun altında kalmayı bilmeliyiz” 
Hakan Ateş, Türkiye gibi gelişmekte olan ekonomilerin söz konusu oynaklıktan etkilendiğini, risk primini şu aralar fazlaca arttığını, sadece Türkiye’de değil, dünyada da bu durumun böyle olduğunu söyledi.
Dolayısıyla enflasyonun düşmesi ve dünyada konjonktürün sakinleşmesi, Suriye’de sıcak savaşların ortadan kalkması gibi durumların önem arz ettiğini ifade eden Ateş, “Biz, bu risk primlerini taşımak zorundayız. Ancak bu ülke çok güçlüdür. Devleti, maliye politikası, halkı, bankaları güçlüdür. Hane halkı da çok fazla borçlu değil. Dolayısıyla bu konumumuzu koruyup dünyanın içinde bulunduğu oynaklık döneminde bizim nefesimizi tutup suyun altında kalmayı bilmemiz lazım. Tasarruflu olmak ve bu arada da ekonomik üniteleri yani KOBİ’leri, tarım işletmelerini asla ihmal etmemek lazım. Çünkü onlara bir şey olursa ekonominin geri kalanına bu sirayet eder.”

“Kur, üzerindeki köpüğü bırakacaktır” 
Döviz kurlarındaki hareketliliğe ilişkin de görüşlerini paylaşan Ateş, yılbaşından bu zamana kadar Türk lirasının dolar karşısında yüzde 18 civarında değer kaybettiğini dile getirdi.

Ateş, 15 Temmuz’daki darbe girişiminin ruble, rant, riyal gibi para birimlerine oranla Türk lirasındaki değer kaybını yüzde 30’dan fazla artırdığının altını çizdi.

Haziran-ağustos döneminde gelişmekte olan ülkeler için olumlu hava olduğunu, bunu 15 Temmuz nedeniyle kaçırdıklarını söyleyen Ateş, “Sonra üzerine petrol kısıtlaması, ABD başkanlığına Donald Trump’ın seçilmesi, Fed’in faiz artırımı korkusu gibi konular üst üste gelince bizdeki değer kaybı buralara kadar geldi. Türk lirası bunu hak etmiyor. Burada bizim ekonomik gerekçelerimizden daha ziyade jeopolitik riskler kuru yukarı çekti.” dedi.
Merkez Bankasının süreci çok iyi yöneteceğine inandığını belirten Ateş, şöyle devam etti:
“Kurun şimdiki şişkinliğini, üzerindeki köpüğünü önümüzdeki yılın ilk çeyreğinde bırakacağına inanıyorum. Yeter ki sınırdaki savaş çok fazla alevlenmesin, konjonktür biraz sakinleşsin ve Merkez Bankası kendi teknik verilerine bağlı kalarak bağımsız bir şekilde kendi kararlarını versin. Ben bu anlamda 2017 yılından umutluyum. Faiz oranlarının düşük olmasının psikolojik açıdan katkıları olacak. Bugün TL bazında 650 milyar lira mevduat var. Merkez Bankasının fonlaması 110 milyar lira. O da bizim hazine bonomuz karşılığı. Dolayısıyla mevduat faizleri bizim açımızdan çok belirleyici bir faktör.”

Ateş, mevduat açısından bakıldığında bankaların tamamen fonlanamadığını ve bankaların bu yüzden yurt dışından kredi aldıklarını anlattı.

Faiz konusunda enflasyon oranının da önemli olduğunu kaydeden Ateş, “Bu ülke enflasyonun belini kırdı. Enflasyon geçmişte yüzde 40’lardaydı, şimdi yüzde 8’lere geldik ama dünya enflasyonunu yüzde 1-2 diye düşünürsek bizim bunun da belini kırıp yüzde 5’lere düşürmemiz lazım. Böylece fonlama maliyetleri de aşağıya inecektir. Yüzde 5 enflasyon olan yerde adam senden yüzde 10 faiz istemeyecek 6 faiz isteyecek. Sen de gidip kredini 7 ile vereceksin.” şeklinde konuştu.